VAHİY (GÖKSEL AÇIKLAMA)
(Kuzu’nun Yengisi)
Önsöz
Kutsal Kitap’ın son yazısı (Apokalypsis: Açıklama, gösterme,
bildirme) eskatologya*
ile ilgilidir. Çağdaş okuyucuyu uğraştıran
betimlemeler, simgeler, tanımlarla doludur.
Bugün anlaşılması güç olan bu soyut
açıklamalar, Vahiy’in yazıldığı dönemde
okuyucunun kolaylıkla anlayabileceği
bir yazı biçimidir.
Tanrı esinlemesiyle birinci yüzyılın sonlarında bu parçayı
yazan kişi kendini Yuhanna diye tanıtır.
Bu göksel açıklamanın içeriğini Tanrı
İsa Mesih’e verdi. O da gönderdiği bir
melek aracılığıyla uşağı Yuhanna’ya
bildirdi (1:1,2). Konu kısa zamanda
olacak olayları kapsamaktadır. Çağların
sonuyla ilgili olduğundan, buna eskatologya*
yazısı denir.
Bu yazı dirilip göklere yükselen Mesih’in Anadolu’daki yedi
kilise topluluğunun meleğine (vaizine)
gönderdiği yedi bildiriyle başlar (beşi
uyarı, ikisi övgü). Okuyucu bundan sonra
Tanrı’ya ve Kuzu’ya ilişkin görmelerle
(4:1-5:14), ardından yedi mühürle, bunların
açılmasında da yedi görmeyle karşılaşır
(6:1-8:1).
Bunları yedi boru sesi ve boruların ötüşünde yedi görme
izler (8:2-9:21; 11:15-19). Altıncıyla
yedinci mühür ve boru sesi arasında
olayların gelişimi anlatılırken değişik
bir durumla yüz yüze geliriz (7:1-17;
10:1-11:14). Daha sonra Yuhanna gökte
ulu bir görmeyle karşılaşır (12:1-8).
Tanrı’ya karşı çıkan üç canavar (12:9-13:1-18),
Sion Dağı’nda Kuzu’yla bağlıları (14:1-20),
yedi altın tasta yedi büyük sıkıntıyı
taşıyan yedi melek görür (15:1-16:21).
Ardından başka yargılamalar gelir (17:1-19:21). Kitap Kuzu’nun
kesin yengisiyle son bulurken, bin yıllık
Mesih hükümranlığı ve yeni gök, yeni
yer, yeni Yeruşalim belirir (20:1-22:21).
Kurulu düzende eşi benzeri görülmemiş,
yüceden inen kendine özgü görkemli bir
kent.
Giriş 1-3
İsa Mesih’in açıklayışı. Tanrı kısa
zamanda olması gereken olayları uşaklarına
göstersin diye bunu Mesih’e verdi. O
da gönderdiği meleği aracılığıyla uşağı
Yuhanna’ya bildirdi bunu. 2Yuhanna Tanrı Sözü’ne tanıklıkta bulundu. Ve İsa Mesih tanıklığına ilişkin
gördüğü her şeye.. 3Bu peygamberlik sözlerini yüksek
sesle okuyan, onda yazılı olanları dinleyenler
hem de tutanlar mutludur. Çünkü vakit
yakındır.
ASYA EYALETİNDEKİ YEDİ KİLİSE
TOPLULUĞUNA YEDİ MEKTUP
Yazının Konusu 4-20
4Yuhanna’dan Asya eyaletindeki yedi kilise topluluğuna: Şimdi Var Olan’dan,
önceden Var Olan’dan, gelecek Olan’dan
sizlere kayra ve esenlik olsun. Hem
de, O’nun tahtı önündeki yedi Ruh’tan
5ve güvenilir tanık, ölülerin ilk-doğanı,
yeryüzü hükümranlarının başkanı İsa
Mesih’ten..
Bizleri sevene, kanıyla günahlarımızdan özgür
kılana.. 6Bizleri bir krallık yaptı O. Tanrı’sına
ve Baba’sına rahipler oluşturdu. O’na
çağlar [çağınca] yücelik ve güçlü egemenlik
yaraşır. Amin.
7İşte bulutlarla geliyor. Her göz O’nu görecek; bedenini delenler de O’nu görecek.
Evet, yeryüzündeki tüm ırklar O’nun
için dövünecek. Amin.
8“Alfa ve Omega* Ben’im” diyor Rab Tanrı, Şimdi
Var Olan,
önceden Var Olan ve
gelecek Olan Evrensel Egemen.
9Ben Yuhanna, İsa’yla ilgili acıda, O’nun hükümranlığında ve sabrında sizlerle
ortak olan kardeşiniz, Tanrı Sözü’ne
ve İsa’nın tanıklığına bağlılığım nedeniyle
Patmos denen adadaydım. 10Rab’bin Günü* Ruh yönetiminde dalınca geldim ve gerimden boru sesi
gibi güçlü bir ses duydum. 11Şöyle diyordu: “Gördüklerini kitaba
yaz ve yedi kentteki kilise topluluklarına
gönder: Efesos’a, İzmir’e, Bergama’ya,
Tiyatira’ya, Sardis’e, Filadelfiya’ya,
Laodikya’ya.”
12Benimle konuşanın kim olduğunu görmek için arkaya döndüğümde, yedi altın şamdan
gördüm. 13Şamdanların orta yerinde İnsanoğlu’na
benzeyen biri duruyordu. Ayaklarına
dek uzanan bir giysi giymişti. Göğsüne
altın bir kuşak sarılıydı.
14Başı, saçları yün gibi ak, kar gibi bembeyazdı. Gözleri ateş alevine benziyordu.
15Ayakları ocakta ateşle arıtılmış
tunç-gümüş alaşımı gibiydi. Sesi çağlayan
suların sesini anımsatıyordu. 16Sağ elinde yedi yıldız tutuyordu. Ağzından iki ağızlı keskin
bir kılıç çıkıyordu. Yüzü, tüm etkinliğiyle
parlayan güneş gibiydi.
17O’nu görünce ölü gibi ayaklarının dibine serildim. Sağ elini üstüme koyarak,
“Korkma, İlk ve Son Ben’im” dedi. 18“Diri Olan da Ben’im. Öldüm ve işte çağlar çağı diriyim. Ölümün ve ölüler
ülkesinin anahtarları
benim elimdedir. 19Şimdi gördüklerini, olanları ve
bundan sonra olacakları yaz.
20Sağ elimde gördüğün yedi yıldızla yedi altın şamdanın gizi şudur: Yedi yıldız
yedi kilise topluluğunun melekleridir. Yedi şamdan
da yedi kilise topluluğudur.”
Sevgisi Azalan Kilise Topluluğuna 1-7
“Efesos’taki kilise
topluluğunun meleğine yaz. Yedi yıldızı
sağ elinde tutan, yedi altın şamdanın
ortasında yürüyen şu sözleri bildiriyor:
2‘Yaptıklarını, emeğini, sabrını ve kötü kişilere göz yummadığını biliyorum.
Kendilerine haberci süsü vermelerine
karşın haberci olmayanları sınayıp onları
yalancı bulduğunu biliyorum. 3Sabrın bütündür; adıma bağlılığın
nedeniyle gösterdiğin dayananıklığı,
yorulmazlığı da biliyorum.
4“‘Ama senden yakındığım bir sorun var: Başlangıçtaki sevginden ayrıldın. 5Onun için, nerelerden düştüğünü anımsa, günahından dön ve başlangıçta yaptığın
işleri yap. Ters durumda günahından
dönmezsen sana geleceğim ve şamdanını
yerinden kaldıracağım.
6“‘Ama sağlıklı bir özelliğin belirgindir: Nikolacılar’ın* işlerinden iğreniyorsun. Ben de onlardan iğreniyorum.
7Kulağı olan, Ruh’un kilise topluluklarına
ne dediğini işitsin.Yengi kazanana Tanrı’nın
cennetindeki yaşam ağacının ürününden
yeme yetkisini vereceğim.’”
Baskı Altında Yıpranan Kilise
Topluluğuna 8-11
8“İzmir’deki kilise topluluğunun meleğine yaz. İlk ve Son Olan, ölüp dirilen
şu sözleri bildiriyor:
9“‘Çektiğin acıyı ve yoksulluğu biliyorum. Yine de zenginsin. Kendilerine Yahudi
süsü verenlerin sana sövüp saydığını
da biliyorum. Oysa Yahudi olmamaları
bir yana, onlar şeytanın sinagogudur. 10Çekeceğin işkencelerden korkma. Bak, denenesiniz diye şeytan
aranızdan bazılarını cezaevine atacak.
On gün süreyle acı çekeceksiniz. Ölüme
dek güvenilir ol, sana yaşam tacını
vereceğim. 11Kulağı olan, Ruh’un kilise topluluklarına ne dediğini duysun. Yengi kazanan
ikinci ölümden zarar görmeyecek.’”
Ödün Veren Kilise Topluluğuna 12-17
12“Bergama’daki kilise topluluğunun meleğine yaz. İki ağızlı keskin kılıcı olan
şu sözleri bildiriyor:
13“‘Nerede oturduğunu biliyorum. Şeytanın tahtı olan yerdesin. Adıma sımsıkı
bağlısın. Tanığım, güvenilir inanlım
Antipas’ın, şeytanın oturduğu yerde,
aranızda öldürüldüğü günlerde bile bana
imanını yadsımadın.
14“‘Ama senden yakındığım birkaç sorun var. Orada Balaam’ın öğretisini tutan
bazı kişilere yataklık etmektesin. O
Balaam ki, yalancı tanrılara kesilen
sunuları yesinler, rasgele cinsel ilişkiye
girsinler diye İsrailoğulları’nı nasıl
suç işlemeye sürükleyeceğini Balak’a
öğretti. 15Tıpkı bunun gibi, senin aranda da Nikolacılar’ın öğretisini tutanlar var.
16Bunun için, günahından dön. Yoksa, tez elden sana geleceğim ve ağzımın kılıcıyla
onlara karşı savaşacağım. 17Kulağı olan, Ruh’un kilise topluluklarına
ne dediğini duysun. Yengi kazanana saklı
manna’*dan vereceğim. Ona beyaz bir taş da vereceğim. Bu taşın
üzerinde, onu alandan başka hiç kimsenin
bilmediği yeni bir ad yazılıdır.’”
Bir Yandan Düzenli, Öte Yandan
Düzensiz Kilise Topluluğuna 18-29
18“Tiyatira’daki kilise topluluğunun meleğine yaz. Gözleri ateşin alevi, ayakları
tunç-gümüş alaşımı gibi olan Tanrı Oğlu
şu sözleri bildiriyor: 19‘Yaptıklarını, sevgini, imanını, hizmetini ve sabrını biliyorum.
“‘Üstelik sonraki işlerin öncekilerden üstün.
20Ama senden yakındığım bir sorun
var. Çünkü, kendisine peygamber süsü
verip uşaklarıma rasgele cinsel ilişkiye
girmeyi ve yalancı tanrılara kesilen
sunuları yemeyi öğreterek onları kandıran
Yezebel adlı kadını hoş görüyorsun.
21Günahından dönsün diye kendisine
bir süre tanıdım; ama o rasgele cinsel
ilişkilerinden dönmek istemiyor. 22Bak, onun yaptığı işlerden dönmezlerse
ona yatakta acı çektireceğim; kendisiyle
cinsel uygunsuzluk yapanları da çok
büyük acıya düşüreceğim. 23Bu kadının çocuklarını ise kırıp
geçireceğim. O zaman tüm kilise toplulukları
yüreğin isteklerini ve aklın düşüncelerini
araştıran ben olduğumu ve her birinize
yaptıklarınıza yaraşır karşılığı vereceğimi
anlayacak.
24“Öte yandan, ‘Tiyatira’da geriye kalanlarınıza, bu öğretiyi benimsemeyenlere
konuşuyorum. Onların, şeytanın derin
gizleri dediği öğretiye sırt çeviren
sizlere bildiriyorum: Üzerinize başka
yük yüklemiyorum.
25“‘Yalnız, sizlerde olanı ben gelinceye dek sıkı tutun. 26Yengi kazanana ve sonuna dek işlerimi benimseyene uluslar üzerinde yetki vereceğim.
27Toprak kapları kırarcasına, demir
asayla güdecek onları. 28Bu yetki Babam’dan benim aldığım
yetki gibidir. Üstelik Çobanyıldızı’nı
da vereceğim o insana. 29Kulağı olan, Ruh’un kilise topluluklarına ne dediğini işitsin.’”
Ölü Kilise Topluluğuna 1-6
“Sardis’teki kilise
topluluğunun meleğine yaz. Tanrı’nın
yedi Ruhu’nu ve yedi yıldızı kendinde
bulunduran şu sözleri bildiriyor:
“‘Yaptıklarını biliyorum. Sanki yaşıyormuşsun
gibi bir adın var, oysa ölüsün.
2“‘Uyan. Geriye kalmış ve ölmeye
yüz tutmuş her ne varsa onları güçlendirmeye
bak. Çünkü Tanrım’ın önünde yaptıklarını
doruğa ermiş bulmadım. 3Bu nedenle, aldığın öğretiyi nasıl
duyduğunu anımsa. Onu benimse ve günahından
dön. Eğer uyanmazsan, hırsız gibi geleceğim.
Ve hangi saatte üzerine geleceğimi bilmeyeceksin.
4“‘Ama Sardis’te giysilerini kirletmemiş birkaç insanın var. Onlar benimle
birlikte ak giysilerle dolaşacak. Çünkü
yaraşıklı kişilerdir. 5Yengi kazanan böyle ak giysiler kuşanacak. Adını yaşam kitabından silmeyeceğim.
Onun adına Babam’ın ve meleklerinin
önünde açıkça tanıklık edeceğim. 6Kulağı olan, Ruh’un kilise topluluklarına ne dediğini duysun.’”
Önünde Açık Kapı Bulunan Kilise
Topluluğuna 7-13
7“Filadelfiya’daki kilise topluluğunun meleğine yaz. Kutsal olan, gerçek olan,
Davut’un anahtarını kendinde bulunduran
şu sözleri bildiriyor: O’nun açtığını
kimse kapatamaz, kapadığını da kimse
açamaz.
8“‘Yaptıklarını biliyorum. İşte önüne açık bir kapı koydum. Onu kimse kapatamaz.
Gücünün az olduğunu biliyorum. Buna
karşın, sözümü sıkı tuttun ve adımı
yadsımadın. 9Şeytanın sinagoguna bağlıyken
kendilerine Yahudi süsü verenlere bak
gör, ne edeceğim. Onlar Yahudi değiller;
dedikleri yalan. Gör bak, onları ayaklarının
dibine gelip eğilme ve seni sevdiğimi
anlama zorunda bırakacağım. 10Çünkü sabra ilişkin sözümü tuttun.
Yeryüzünde yaşayanları denemek için
tüm dünyaya gelecek olan denenme saatinde
ben de seni koruyacağım.
11“‘Tez geliyorum. Sende bulunanı sıkı tut, kimse tacını almasın. 12Yengi kazananı Tanrım’ın tapınağında direk yapacağım, gayrı yerinden hiç oynamayacak.
Tanrım’ın adıyla Tanrım’ın kentinin
adını yazacağım onun üzerine. Gökten,
Tanrım’dan inen yeni Yeruşalim kentinin
adıdır bu. Bunun yanı sıra, benim yeni
adımı da yazacağım. 13Kulağı olan, Ruh’un kilise topluluklarına
ne dediğini duysun.’”
Kendini Beğenmiş Kilise Topluluğuna 14-22
14“Laodikya’daki kilise topluluğunun meleğine yaz. Güvenilir ve gerçek tanık,
Tanrı yaratışının başı ve Amin şu sözleri
bildiriyor:
15‘Yaptıklarını biliyorum. Ne soğuksun, ne sıcak. Keşke ya soğuk, ya da sıcak
olsaydın. 16Ama ne soğuk ne sıcak, sadece
ılık olduğundan seni ağzımdan kusacağım.
17Çünkü şöyle diyorsun: «Zenginim, zenginleştim, hiçbir şeye gereksinimim yok.»
Ama düşkün, acınılacak durumda, yoksul,
gözü görmez, çıplak olduğunu bilmiyorsun.
18Seni öğütlerim: Benden ateşte
denenmiş altın satın al ki zenginleşesin.
Benden ak giysiler satın al ki kuşanasın.
Öyle ki, çıplaklığının utancı görünmesin.
Benden göz merhemi satın al ki, gözüne
sürüp göresin. 19Sevdiklerimi paylar, sıkıdüzene
koyarım. Bu nedenle çok çaba göster,
günahından dön. 20İşte bak, kapıda durup çalıyorum. Her kim sesimi duyup kapıyı açarsa, onun
yanına gireceğim. Ben onunla, o da benimle
birlikte akşam yemeği yiyeceğiz.
21“‘Yengi kazanana benimle birlikte tahtımda oturma hakkı vereceğim. Tıpkı benim
de yengi kazanıp Babam’la birlikte O’nun
tahtında oturduğum gibi. 22Kulağı olan, Ruh’un kilise topluluklarına ne dediğini duysun.’”
BÜYÜK GÜN AÇIKLANIYOR
Gökte Beliren Görme 1-11
Bundan sonra baktım
ve işte gökte açık bir kapı gördüm.
Benimle konuşan, boru sesine benzeyen
ilk sesi duydum. “Buraya gel!” dedi.
“Bundan sonra olması gerekenleri göstereceğim
sana.” 2Hemen Ruh yönetiminde dalınca
geldim. Gökte duran bir taht ve tahtta
oturan birini gördüm. 3Tahtta oturan yeşime, kırmızımsı akik taşına benziyordu. Tahtın çevresinde
zümrüt gibi bir gökkuşağı vardı. 4Bu tahtı yirmi dört başka taht
kuşatıyordu. Tahtlarda ak giysiler kuşanmış
yirmi dört İhtiyar oturuyordu. Başlarında
altın taçlar vardı. 5Tahttan şimşek parıltıları, sesler,
gök gürlemeleri çıkıyordu; önünde alev
saçan yedi meşale yanıyordu. Bunlar
Tanrı’nın yedi ruhudur. 6Tahtın önündeki billur gibi deniz
sanki camdandı.
Tahtın önünde ve çevresinde, önleri arkaları gözlerle
dolu dört yaratık duruyordu. 7İlk yaratık aslana benziyordu, ikinci yaratık danaya. Üçüncü yaratığın insan
yüzüne benzer bir yüzü vardı. Dördüncü
yaratık ise uçan bir kartala benziyordu.
8Dört yaratıktan her birinin altışar
kanadı vardı; içleri de dışları da gözlerle
doluydu. Gece gündüz durmak dinlenmek
bilmeden sesleniyorlardı:
“Kutsal, kutsal, kutsal Rab Tanrı, Evrensel Egemen.
Önceden Var Olan, şimdi Var Olan ve gelecek Olan.”
9Dört yaratık tahtta oturana, çağlar çağı diri Olan’a yücelik, onur ve teşekkür
sununca, 10yirmi dört İhtiyar tahtta oturanın
önünde yere kapanır, çağlar çağı diri
Olan’a tapınırlar. Taçlarını tahtın
önünde bırakarak şu ezgiyi söylerler:
11“Rabbimiz ve Tanrımız!
Yüceliği, onuru, gücü almak sana yaraşır.
Çünkü her şeyi sen yarattın.
Her şey senin isteğin uyarınca var oldu ve yaratıldı.”
Gelecek Olayların Mühürlü Kitabı
ve Kuzu 1-10
Tahtta oturanın sağ
elinde bir kitap gördüm. İçi, arkası
yazılıydı ve yedi mühürle mühürlenmişti.
2Güçlü bir melek gördüm. Yüksek sesle ilan ediyordu:
“Kitabı açmaya ve mühürlerini çözmeye yaraşan
kimdir?” 3Ne gökte, ne yeryüzünde, ne de
yeraltında kitabı kimse açamadı, içine
bakamadı. 4Acı acı ağladım. Çünkü kitabı açmaya da, içine bakmaya da yaraşan biri bulunamamıştı.
5İhtiyarlar’dan biri bana, “Ağlama!”
dedi. “Bak, Yahuda soyunun aslanı, Davut’un
kökü, kitabı ve yedi mührünü açmak için
yengi kazandı.”
6Tahtın ve dört yaratığın ortasında dikilen, çevresi İhtiyarlar’la kuşatılmış
bir Kuzu gördüm. Boğazlanmış izlenimini
veriyordu. Yedi boynuzu yedi gözü vardı.
Bunlar Tanrı’nın tüm yeryüzüne gönderilen
yedi ruhudur. 7Kuzu geldi, tahtta oturanın sağ elinden kitabı aldı. 8Kuzu kitabı alınca, dört yaratıkla yirmi dört İhtiyar O’nun önünde yere kapandı.
Her birinde birer harp vardı; aynı zamanda
buhur dolu altın taslar vardı.. Buhurlar
kutsal yaşamlıların dualarıdır. 9İhtiyarlar yeni bir ezgi söylüyordu:
“Kitabı almaya, mühürlerini açmaya yaraşan sensin.
Çünkü boğazlandın ve kanınla Tanrı’ya
Her soydan, her dilden, her halktan, her ulustan
insanlar satın aldın.
10Onları Tanrımız’a bir krallık
yaptın, rahipler kıldın.
Onlar yeryüzünde hükümranlık sürecek.”
Gökteki Topluluğun Ezgisi 11-14
11Bir baktım; tahtın, yaratıkların ve İhtiyarlar’ın çevresinde pek çok meleğin
sesini duydum. Sayıları milyonları buluyordu.
Binlerce ve binlerce. 12Yüksek sesle şöyle diyorlardı:
“Boğazlanan Kuzu gücü, zenginliği, bilgeliği,
güçlülüğü,
onuru, yüceliği, kutluluğu almaya yaraşandır.”
13Gökteki, yeryüzündeki, yeraltındaki ve denizdeki her yaratığın ve bunlardaki
her varlığın dediğini duydum:
“Tahtta oturana ve Kuzu’ya çağlar çağı kutluluk,
onur,
yücelik ve güçlü egemenlik olsun.”
14Dört yaratık, “Amin” dedi. İhtiyarlar yere kapanıp tapındı.
KUZU YEDİ MÜHRÜ ÇÖZÜYOR
Birinci Mühür: Yengi Kazanan Atlı 1,2
Kuzu yedi mühürden
birini açınca baktım, dört yaratıktan
birinin gök gürlemesini ansıtan bir
sesle, “Gel!” dediğini duydum.
2Baktım, beyaz bir at belirdi. Binicisinin elinde bir yay vardı. Kendisine
bir taç verildi. Yengi ardına yengi
kazanmaya gitti.
İkinci Mühür: Savaşan Atlı 3,4
3Kuzu ikinci mührü açınca ikinci yaratığın, “Gel!” dediğini duydum. 4Al renkte başka bir at çıkageldi. Binicisine yeryüzünden barışı kaldırma ve
birbirlerini boğazlasınlar diye insanları
ayartma yetkisi verildi. Kendisine bir
de büyük kılıç verildi.
Üçüncü Mühür: Kıtlık, Pahalılık
Getiren Atlı 5,6
5Kuzu üçüncü mührü açınca, üçüncü yaratığın, “Gel!” dediğini duydum.
Baktım, kara yağız bir at belirdi. Binicisinin
elinde bir terazi vardı. 6Dört yaratığın ortasında sese
benzer bir açıklama duydum: “Bir günlük
yiyeceğe yeter buğday bir dinara*, üç günlük yiyeceğe yeter arpa bir dinara. Ama zeytinyağına,
şaraba el sürme.”
Dördüncü Mühür: Ölüm Getiren Atlı 7,8
7Kuzu dördüncü mührü açınca, dördüncü yaratığın, “Gel!” dediğini duydum.
8Baktım, solgun bir at belirdi. Binicisinin adı ‘Ölüm’dü. Ölüler ülkesi de
onu izliyordu. Onlara yeryüzünün dörtte
biri üzerine yetki verildi; insanları
kılıçla, kıtlıkla, salgınla ve yerin
yırtıcı hayvanlarıyla öldürsünler diye..
Beşinci Mühür: Ruhsal Tanıklıkları
İçin Ölenlerin İniltisi 9-11
9Kuzu beşinci mührü açınca, Tanrı Sözü ve ruhsal tanıklıkları için ölenlerin
canlarını sunağın altında gördüm. 10Yüksek sesle bağırdılar: “Ey egemen
Rab! Kutsal ve gerçeksin sen. Yeryüzünde
yaşayanları ne zaman yargılayacak, onlardan
kanımızın öcünü ne zaman alacaksın?”
11Onların her birine ak giysiler verildi ve kendilerine kısa bir süre daha dinlenmeleri
bildirildi: Onlar gibi öldürülecek olan
hizmet arkadaşlarının ve kardeşlerinin
sayısı tümleninceye dek..
Altıncı Mühür: Tanrı’nın Korkutucu
Öfkesi 12-17
12Kuzu altıncı mührü açınca baktım, güçlü bir deprem oldu. Güneş kara kıldan
dokunmuş bir torbaya dönüştü. Dolunay
da kan kırmızısı oldu. 13Göğün yıldızları yeryüzüne saçıldı. Bu, güçlü rüzgârla sarsılan incir ağacının
üzerindeki ham incirleri fırlatması
gibiydi. 14Gökler dürülen bir kitap tomarı gibi kayboldu. Her dağ her ada yerinden kaldırıldı.
15Yeryüzünün hükümranları, ileri gelenleri, komutanları, zenginleri, güçlüleri,
kölesi özgürü mağaralara ve dağların
kovuklarına saklandı. 16Dağlara kayalara, “Üzerimize yıkılın” dediler. “Tahtta oturanın yüzünden ve
Kuzu’nun öfkesinden bizi gizleyin. 17Çünkü onların öfkesinin büyük
günü geldi. Kim buna dayanabilir?”
İsrailoğulları’ndan 144.000 Kişi
Mühürleniyor 1-8
Bundan sonra yeryüzünün
dört köşesinde duran dört melek gördüm.
Bunlar yere, denize, ağaca rüzgâr esmesin
diye, yeryüzünün dört yönüne doğru esen
rüzgârları zorla tutuyorlardı. 2Sonra Gündoğusu’ndan çıkan başka
bir melek gördüm. Diri Tanrı’nın mührünü
taşıyordu. Kendilerine yeri ve denizi
kırıp geçirme yetkisi verilen dört meleğe
yüksek sesle bağırdı: 3“Tanrımız’ın uşaklarının alnına mühür vurmamızı bekleyin. O vakte dek yeri,
denizi, ağaçları kırıp geçirmeyin.”
4Alınlarına mühür vurulanların
sayısını duydum. İsrailoğulları’nın
tüm soylarından yüz kırk dört bin kişiydi:
5Yahuda soyundan on iki bin kişi
mühürlendi.
Ruben soyundan on iki bin kişi,
Gad soyundan on iki bin kişi,
6Aşer soyundan on iki bin kişi,
Naftali soyundan on iki bin kişi,
Manasse soyundan on iki bin kişi,
7Simeon soyundan on iki bin kişi,
Levi soyundan on iki bin kişi,
İssakar soyundan on iki bin kişi,
8Zebulun soyundan on iki bin kişi,
Yusuf soyundan on iki bin kişi,
Benyamin soyundan on iki bin kişi mühürlendi.
Kurtulanların Sayısı Hesaba Gelmez 9-17
9Bu olaylardan sonra baktım, kimsenin sayamayacağı oranda büyük bir topluluk
gördüm: Her ulustan, her soydan, her
halktan, her dilden.. Tahtın ve Kuzu’nun
önünde duruyorlardı. Ak giysiler kuşanmışlardı.
Ellerinde hurma dalları tutuyor 10ve yüksek sesle bağırıyorlardı:
“Kurtarış tahtta oturan Tanrımız’a
ve Kuzu’ya özgüdür.”
11Bütün melekler tahtın, İhtiyarlar’ın, dört yaratığın çevresinde duruyordu.
Tahtın önünde yüzüstü yere kapanıp Tanrı’ya
tapındılar.
12“Amin, kutluluk, yücelik, bilgelik, şükür, onur, güç ve güçlülük çağlar çağı
Tanrımız’ındır” diyorlardı.
13Sonra, İhtiyarlar’dan biri bana dönerek, “Kimdir bu ak giysiler kuşanmış bireyler?”
diye sordu. “Nereden geldiler?” 14“Efendim, sen bilirsin” diye yanıtladım.
İhtiyar, “Bunlar büyük acıdan gelenlerdir”
dedi. “Giysilerini yıkayıp Kuzu’nun
kanında ağarttılar. 15Bu nedenle, Tanrı tahtının önünde
duruyorlar, gece gündüz O’nun tapınağında
O’na ruhsal hizmet sunuyorlar. Tahtta
oturan onların barınağı olacak. 16Bundan böyle ne acıkacaklar, ne susayacaklar, ne güneş çarpacak onları, ne
de herhangi bir kızgın ateş.. 17Çünkü tahtın ortasındaki Kuzu
onların Çobanı olacak ve onları yaşam
sağlayan suyun pınarlarına yöneltecek.
Tanrı gözlerinden tüm gözyaşlarını silecek.”
Yedinci Mühür: Sessizlik 1-5
Kuzu yedinci mührü
açınca, gökte yaklaşık yarım saat sessizlik
oldu. 2Ve Tanrı’nın önünde duran yedi meleği gördüm. Kendilerine yedi boru verildi.
3Başka bir melek geldi, elinde
altın buhurdanla sunağa yakın durdu.
Tüm kutsal yaşamlıların dualarıyla birlikte tahtın
önündeki altın sunakta sunsun diye kendisine
bol buhur verildi. 4Buhurdan çıkan duman, kutsal yaşamlıların dualarıyla birlikte,
meleğin elinden Tanrı’nın katına erişti.
5Bunun ardından, melek buhurdanı alıp içine sunaktaki ateşten doldurdu ve yeryüzüne
fırlattı. Gök gürlemeleri, sesler, şimşek
parıltıları ve deprem oldu.
Yedi Boru Sesinin İlki: Dolu,
Kan, Ateş 6,7
6Ardından, ellerinde yedi boru bulunan yedi melek bunları öttürmeye hazırlandı.
7İlk melek boruyu öttürdü: Kanla
karışık dolu ve ateş oluştu, yeryüzüne
fırlatıldı. Yeryüzünün üçte biri yandı,
ağaçların üçte biri yandı, yeşil otun
tümü yandı.
İkinci Boru Sesi: Alev Saçan Dağ 8,9
8İkinci melek boruyu öttürdü. Alev saçan, koskocaman dağa benzer bir külçe
denize fırlatıldı. Denizin üçte biri
kana dönüştü. 9Denizdeki canlı yaratıkların üçte biri öldü. Gemilerin de üçte biri yok edildi.
Üçüncü Boru Sesi: Zehir Taşıyan
Yıldız 10,11
10Üçüncü melek boruyu öttürdü. Meşale gibi yanan büyük bir yıldız düştü gökten.
Irmakların üçte birine ve suların pınarlarına
düştü bu. 11Yıldızın adı Pelin’dir. Suların üçte
biri peline dönüştü ve pek çok insan
suların etkisiyle öldü. Çünkü sular
acılaşmıştı.
Dördüncü Boru Sesi: Göğün Işığı
Sönüyor 12,13
12Dördüncü melek boruyu öttürdü. Güneşin üçte biri, ayın üçte biri, yıldızların
üçte biri çarpıldı. Öyle ki, onların
üçte biri kararsın, günün üçte biri
karanlığa gömülsün, bunun gibi gecenin
üçte biri de tümden ışıksız kalsın.
13Göğün ortasında bir kartal gördüm; uçmaktayken onun yüksek sesle bağırdığını
duydum: “Üç melek borularını çaldığında
geriye kalan boru seslerinden yeryüzünde
oturanların vay başına, vay başına,
vay başına!”
Beşinci Boru Sesi: Çekirgeler 1-12
Beşinci melek boruyu
öttürdü. Gökyüzünden yeryüzüne düşen
bir yıldız gördüm. Ona Derinler Kuyusu’nun anahtarı verildi.
2Derinler Kuyusu’nu açtı. Kuyu’dan
büyük bir ocaktan çıkarcasına duman
çıktı. Kuyu’nun dumanından güneş ve
hava karardı.
3Dumanın içinden çekirgeler çıktı, yeryüzüne üşüştü. Yeryüzü akreplerinin yetkisine
benzer yetki verildi bunlara. 4Kendilerine yeryüzünün otuna, hiçbir yeşilliğine, hiçbir ağacına dokunmamaları
bildirildi. Yalnız, alınlarında Tanrı’nın
mührü olmayan insanlara dokunmaları
buyruldu. 5Çekirgelere onları öldürmek için
değil, beş ay süreyle işkence çektirmek
için yetki verildi. Tıpkı akrebin iğnesini
insana batırdığı zaman çekilen işkence
türünden bir işkenceydi bu. 6Bu beş ay içinde insanlar ölümü arayacak ama bulamayacaklar. Ölmek isteyecekler
ama ölüm onlardan kaçacak.
7Bu çekirgelerin görünüşü savaşa hazırlanan atlarınki gibiydi. Başlarında altına
benzer bir çeşit taç vardı. Yüzleri
insan yüzüne benziyordu. 8Kadın saçı gibi saçları vardı. Dişleri aslan dişi gibiydi. 9Demir savaş giysisi kuşanmış gibi göğüsleri vardı. Kanatlarının oluşturduğu
ses savaşa seğirten pek çok atın çektiği
savaş arabalarının sesi gibiydi. 10Akrebi andıran kuyrukları ve iğneleri var. İnsanlara beş ay acı çektirme yetkisi
kuyruklarındadır. 11Kral olarak başlarında Derinler’in
Meleği bulunuyor. Adı İbranice’de Abaddon,
Yunanca’da Apolyon’dur.
12İlk “Vay başına!”yı dedirten durum geçti. Bundan sonra daha iki “Vay başına!”
dedirtecek durum var.
Altıncı Boru Sesi: Atlı Ordular 13-21
13Altıncı melek boruyu öttürdü. Tanrı’nın önündeki altın sunağın dört boynuzundan
gelen bir ses duydum. 14Elinde boru tutan altıncı meleğe,
“Büyük Fırat Irmağı yanında bağlı duran
dört meleği çöz” dedi. 15İnsanların üçte birini öldürmek amacıyla bu saat, bu gün, bu ay, bu yıl için
hazırlanmış bulunan dört melek çözüldü.
16Atlı orduların sayısı iki yüz milyondu. Onların sayısını işittim.
17Görmemde atları ve
binicilerini işte böyle gördüm. Savaş
giysileri ateş, gökyakut ve kükürt rengindeydi.
Atların başları aslanların başı gibiydi.
Ağızlarından da ateş, duman ve kükürt
çıkıyordu. 18Bu üç büyük sıkıntı yüzünden insanların
üçte biri öldürüldü. Atların ağzından
çıkan ateşten, dumandan, kükürtten öldüler.
19Çünkü atların yetkisi ağızlarında
ve kuyruklarındadır. Çünkü kuyrukları
yılan gibidir; başları vardır ve bunlarla
acı çektirirler.
20Artakalan insanlar – bu büyük sıkıntılarla öldürülmeyenler – elleriyle yaptıkları
kötü işlerden dönmediler. Cinlere ve
göremeyen, duyamayan, yürüyemeyen altın,
gümüş, bakır, taş ve tahtadan yapılmış
yalancı tanrılara tapmaktan ayrılmadılar.
21Öldürme eylemlerinden, büyücülüklerinden,
rasgele cinsel ilişkilerinden, hırsızlıklarından
dönmediler.
Melek, Kitapçık, Peygamberlik 1-11
Sonra gökten inmekte
olan, güçlü başka bir melek gördüm.
Bir buluta bürünmüştü. Başının üzerinde
gökkuşağı vardı. Yüzü güneşe benziyordu,
ayakları da ateşten direkler gibiydi.
2Elinde açık bir kitapçık tutuyordu.
Sağ ayağıyla denize, sol ayağıyla karaya
bastı. 3Aslan kükremesini andıran yüksek bir sesle bağırdı. O bağırınca, yedi gök
gürlemesi kendine özgü seslerle konuştu.
4Yedi gök gürlemesi konuşunca yazmaya hazırlanıyordum ki, gökten gelen bir
sesin şunları bildirdiğini duydum: “Yedi
gök gürlemesinin konuştuklarını mühürle.
Onları yazma.” 5Denizde ve karada durduğunu gördüğüm
melek, sağ elini göğe doğru kaldırdı.
6Göğü ve göktekileri, yeri ve yerdekileri, denizi ve denizdekileri yaratanın,
çağlar çağı diri Olan’ın adıyla, “Artık
erteleme olmayacak” diye ant içti. 7“Ama yedinci meleğin sesini duyuracağı
günlerde, melek boruyu öttürdüğünde
Tanrı’nın gizemli tasarısı sonuçlanacak;
tıpkı uşakları peygamberlerin ağzından
bildirdiği gibi.”
8Ardından, gökten duyduğum ses yine benimle konuştu: “Git, denizde ve yerde
duran meleğin elindeki açık kitabı al!”
9Bunun üzerine meleğe gittim, kitapçığı bana vermesini istedim. O bana, “Al
ye onu” dedi. “Midende acılık oluşturacak,
ama ağzına bal gibi tatlı gelecek.”
10Meleğin elinden kitapçığı alıp yedim. Ağzımda bal gibi tatlıydı. Ama yiyince
midem apacı oldu. 11Bana, “Sen yine halklar, uluslar,
diller ve sayısız hükümran ilişkisinde
peygamberlik etmelisin” dediler.
Peygamberlik Eden İki Tanık 1-6
Bana değneğe benzer
bir kamış verildi, “Kalk, Tanrı’nın
tapınağını, sunağı ölç, orada tapınanları
say” dedi. 2“Tapınağın dışındaki avluyu ölçme,
onu ayrı tut. Çünkü bu uluslara verilmiştir.
Onlar kutsal kenti kırk iki ay ayakları
altında çiğneyecek. 3İki tanığıma yetki vereceğim,
bin iki yüz altmış gün çul kuşanarak
peygamberlik edecekler.”
4Bu iki tanık yeryüzünün Rab’bi önünde duran iki zeytin ağacı ile iki şamdandır.
5Biri onlara zarar vermeye kalkarsa,
ağızlarından ateş fışkırır ve düşmanlarını
yer tüketir. Ve eğer biri onlara haksızlık
etmeye kalkarsa kendisinin de aynı yolda
öldürülmesi kararlaştırılmıştır. 6Onların gökyüzünü kapatmaya yetkisi
vardır. Öyle ki, peygamberlik ettikleri
günler boyunca yağmur yağmasın. Bunun
yanı sıra suları kana dönüştürmeye de
yetkileri vardır. Üstelik, istedikleri
zaman yeryüzünü her tür sıkıntıya çarptırabilirler.
Derinler’den Çıkan Canavar 7-10
7Tanıklıklarını sona erdirdiklerinde, Derinler’den çıkan canavar onlarla savaşacak,
onları yenip öldürecek. 8Cesetleri büyük kentin caddesine
serilecek. Kendi Rab’leri de orada çarmıha
çakıldı. Oranın simgesel adı Sodom ve
Mısır’dır. 9Her soydan her soptan halklar,
boylar, diller ve uluslar üç buçuk gün
cesetlerini seyredecek, mezara gömülmelerine
izin vermeyecekler. 10Yeryüzünde yaşayanlar onların
bu durumundan sevinç duyacak, mutlu
olacaklar. Birbirlerine armağanlar gönderecekler.
Çünkü bu iki peygamber yeryüzünde yaşayanlar
için bir işkenceydi.
İki Tanık Dirilip Göğe Çıkıyor 11-14
11Ama aradan üç buçuk gün geçince, iki peygambere Tanrı’dan yaşam soluğu geldi,
ayağa kalktılar. Kendilerini görenler
büyük korkuya kapıldı. 12Gökten yüksek bir ses işittiler. Onlara, “Buraya çıkın” diyordu. Bunun üzerine
bir bulutta göğe çıktılar; düşmanları
onlara bakakaldı. 13O saatte güçlü bir deprem oldu. Kentin onda biri yıkıldı. Depremde yedi bin
kişi öldü. Geriye kalanlar korkuyla
doldu ve göğün Tanrı’sına yücelik verdi.
14İkinci “Vay başına” dedirten durum geçti. Üçüncü “Vay başına” dedirtecek durumun
ivedilikle gelmekte olduğunu gördüm.
Yedinci Boru Sesi:
A. Gökteki Tapınma 15-19
15Yedinci melek boruyu öttürdü. Gökte gür sesler duyuldu. Şöyle diyordu:
“Dünyanın hükümranlığı Rabbimiz’e ve O’nun
Mesihi’ne geçti.
O, çağlar çağı hükümranlık sürecek.”
16Tanrı’nın katında tahtlarında oturan yirmi dört İhtiyar yüzüstü yere kapanarak
Tanrı’ya tapındı. 17Şöyle diyorlardı:
“Sana teşekkür sunarız Rab Tanrı, Evrensel Egemen.
Şimdi Var Olan, Önceden Var Olan.
Çünkü yüce gücünü eline aldın, hükümranlığına
başladın.
18Uluslar kızgınlıkla doldu ve senin
öfken erişti. Ölülerin yargılanacağı
vakit geldi.
Uşağın olan peygamberlere, kutsal yaşamlılara,
adından korkan küçüklere ve büyüklere ödül vermenin
zamanı geldi.
Hem de yeryüzüne yıkım getirenleri yıkıma dönüştürmenin
vakti..”
19Ardından, gökte Tanrı’nın tapınağı açıldı. Tapınağının içinde O’nun Antlaşma
Sandığı görüldü. Şimşekler çaktı; sesler
ve gök gürlemeleri duyuldu; deprem oldu,
yoğun dolu düştü.
B. Çocuk Doğuran Kadınla Düşmanı 1-6
Gökte ulu bir belirti
göründü. Güneşi kuşanmış bir kadın,
ayaklarının altında ay. Başında on iki
yıldızdan bir taç. 2Karnında çocuk taşıyor, doğum
sancılarıyla kıvranarak bağırıyor.
3Sonra gökte başka bir belirti göründü. Baktım, kocaman bir ejder; al renkli,
yedi başlı, on boynuzlu. Yedi başında
krallık simgesi yedi bağ var. 4Kuyruğu gökteki yıldızların üçte birini ardından sürükleyerek yeryüzüne fırlattı.
Ejder, doğurması yakın olan kadının
yanına dikildi. Amacı çocuk doğar doğmaz
onu yutmaktı. 5Kadın bir erkek çocuk doğurdu;
tüm ulusları demir asayla güdecek olan
bir oğul. Kadının çocuğu Tanrı’ya ve
O’nun tahtına götürüldü. 6Kadın çöle kaçtı. Orada Tanrı
tarafından ona bir yer hazırlanmıştır.
Kendisini bin iki yüz altmış gün orada
besleyecekler.
Gökteki Savaş ve Yengi 7-12
7Ardından gökte savaş oldu. Mikael ile melekleri ejdere karşı savaştı. Ejder
de melekleriyle birarada savaştı. 8Ama ejder üstün gelemedi. Artık
gökte barınabilecekleri bir yer kalmadı.
9Koca ejder aşağı fırlatıldı. Tüm yeryüzünü kandıran, adı iblis ve şeytan olan
şu eski zamanın yılanı yeryüzüne fırlatıldı.
Melekleri de kendisiyle birlikte fırlatıldı.
10Gökte gür bir ses duydum. Şöyle
diyordu:
“Artık kurtarış, güç ve hükümranlığın Tanrımız’a
geçtiği an geldi. Yetki de Mesih’inin
oldu. Çünkü kardeşlerimizin suçlayıcısı
aşağı fırlatıldı. Tanrımız’ın katında
gece gündüz onları suçlayan.. 11Kuzu’nun kanıyla ve tanıklık ettikleri
sözle onu yendiler, çünkü ölüme dek
canlarını sevmediler. 12Öyleyse, ey gökler ve orada yaşayanlar, mutlu olun. Yeryüzünün de, denizlerin
de vay başına! Çünkü iblis, vaktinin
kısıtlı olduğunu bilerek kudurgan öfkeyle
sizlere geldi.”
Kadının Düşmanı Ejder 13-18
13Ejder yeryüzüne fırlatıldığını görünce, oğul doğuran kadına saldırıya kalktı.
14Ama çölde kendisi için atanan yere uçsun diye kadına büyük
kartalın iki kanadı verildi. Orada ejderden
uzak, üç buçuk yıl beslenecek.
15O koca yılan kadını su taşkınında boğmak için onun ardından ağzını açtı, ırmak
gibi su fışkırttı. 16Ama yer kadının yardımına koştu.
Toprak ağzını açtı, ejderin ağzından
fışkırttığı ırmağı yutuverdi. 17Ejder kadına karşı öfkeyle doldu, onun geri kalan soyuyla savaşmak için çıktı.
Bunlar Tanrı buyruklarını tutan ve İsa’nın
tanıklığını taşıyanlardır. 18Ejder denizin kıyısında, kumun üstünde dikildi.
Denizden Çıkan Canavar 1-10
Sonra denizden bir
canavar çıktığını gördüm; on boynuzlu,
yedi başlı. Boynuzlarının her birinde
krallık simgesi on bağ, başlarında da
sövgü adları. 2Gördüğüm canavar pars gibiydi. Ayakları ayı ayağına, ağzı da aslan ağzına
benziyordu. Ejder hem gücünü hem de
tahtını ona verdi. Bunun yanı sıra geniş
ölçüde yetki verdi ona. 3Canavarın başlarından birinde
ölümcül gibi görünen bir yara vardı.
Ama bu ölümcül gibi görünen yara sağaldı.
Tüm yeryüzü şaşırıp canavarın ardı sıra
gitti. 4İnsanlar ejdere taptı; çünkü yetkiyi canavara vermişti. Şu sözlerle canavara
taptılar: “Canavar gibisi var mı? Kimin
gücü yeter onunla savaşmaya?”
5Canavarın ağzı abartmak ve sövmek için serbest bırakıldı. Bunun yanı sıra
kendisine kırk iki ay tanındı; bu süre
içinde dilediği gibi davranma yetkisi
verildi ona. 6Canavar Tanrı’ya sövmek için ağzını
açtı. Ve O’nun adına, konutuna –göklerde
yaşayanlara– sövdü. 7Kendisine kutsal yaşamlılarla savaşma ve onları yenme yetkisi de verildi.
Üstelik her soy, her halk, her dil,
her ulus üzerinde yetki de verildi ona.
8Yeryüzünde yaşayanların tümü kendisine tapacak. Bunlar boğazlanan Kuzu’nun
yaşam kitabında dünyanın kuruluşundan
bu yana adı yazılmamış olanlardır. 9Kulağı olan işitsin: 10Her kim tutsak düşecekse tutsaklığa gider, her kim kılıçla öldürürse kılıçla
öldürülmeli. İşte kutsal yaşamlılara
gereken sabır ve iman!
Karadan Çıkan Canavar 11-18
11Sonra karadan çıkan başka bir canavar gördüm. Kuzu boynuzuna benzer iki boynuzu
vardı, bir ejder gibi konuşuyordu. 12İlk canavarın tüm yetkisini onun önünde kullanıyor. Yeryüzünü ve orada yaşayanları,
ölümcül yarası sağalan ilk canavara
tapmaya zorunlu kılıyor. 13Güçlü belirtiler gösteriyor. İnsanların önünde gökten yere ateş bile indirebiliyor.
14İlk canavarın önünde belirtiler
göstermek için kendisine verilen yetkiyi
kullanarak, yeryüzünde yaşayanları kandırıyor.
Kılıç yarası aldıktan sonra yine yaşayan
canavarın bir benzerini yapmaları için
yeryüzünde yaşayanlara buyruk veriyor.
15İlk canavarın benzerine soluk vermesi için kendisine yetki sağlandı. Öyle
ki, canavarın benzeri konuşabilsin ve
kendisine tapmayan herkesi
ölüme çarptırabilsin.
16Bunun yanı sıra ikinci canavar büyük-küçük, varlıklı-varlıksız, özgür-uşak
herkesin sağ eline ve alnına nişan konmasını
zorunlu tutuyor. 17Öyle ki, kendisinde nişan – yani canavarın adı ya da adının sayısı – bulunmayan,
ne bir şey satın alabilsin ne de bir
şey satabilsin. 18İşte bilgeliğe çağrı. Aklı olan hesap etsin canavarın sayısını: Çünkü bu sayı
insanı simgeler. Sayısı ise altı yüz
altmış altıdır.
Kuzu ve Kurtulanlar 1-5
Sonra Sion Dağı’nda Kuzu’yu ve O’nunla birlikte yüz kırk dört bin kişinin
durduğunu gördüm. Alınlarında Kuzu’nun
ve Babası’nın adı yazılıdır. 2Ardından, çağlayan suların ve güçlü gök gürlemesinin sesini anımsatan bir
ses duydum gökten. Duyduğum ses harp
çalan çalgıcıların çalgı sesini andırıyordu.
3Tahtın, dört yaratığın ve İhtiyarlar’ın önünde yeni bir
ezgi söylüyorlardı. Yeryüzünden kurtulmalık
karşılığında sağlanan yüz kırk dört
bin kişiden başka hiç kimse bu ezgiyi
öğrenemiyordu. 4Bunlar kadınlarla ilişki sonucu lekelenmeyenlerdir. Çünkü kız-oğlan-kızdırlar.
Kuzu her nereye giderse O’nun ardı sıra
gidenlerdir. İnsanlık içinden Tanrı’ya
ve Kuzu’ya kurtulmalık karşılığında
sağlanan ilk-üründürler. 5Ağızlarında hiçbir yalan bulunmadı. Suçsuzdurlar.
Üç Melek 6-13
6Sonra göğün ortasında uçan başka bir melek gördüm. Yeryüzünde yaşayanlara
müjde vermek için, sonsuz çağları kapsayan
Sevinç Getirici Haber’i taşıyordu. Her
ulusa, her soya, her dile, her halka
7yüksek sesle, “Tanrı’dan korkun,
O’na yücelik verin” diyordu.
“Çünkü O’nun yargı
saati geldi. Göğü, yeri, denizi, su
pınarlarını yaratana tapın.”
8Onu ikinci bir melek izledi. Şöyle diyordu: “Yıkıldı. Rasgele cinsel ilişki
hırsının şarabından tüm uluslara içirten
koca Babil yıkıldı.”
9Onu üçüncü bir melek izledi. Gür sesle şöyle diyordu: “Her kim canavara ve
benzerine tapar, nişanını alnına ya
da eline koydurursa, 10o da Tanrı’nın kızgınlık bardağına katışıksız olarak boşaltılan öfke şarabından
içecek, kutsal meleklerin ve Kuzu’nun
önünde ateşle ve kükürtle işkence çekecek.
11Onlara işkence çektiren ateşin
dumanı çağlar çağı yükselecek. Canavara
ve benzerine tapanlar, adının nişanını
koyduranlar gece gündüz dinginlik nedir
bilmeyecek.”
12İşte Tanrı’nın buyruklarını ve İsa’ya imanı koruyan kutsal yaşamlıların sabırla
davranmaya çağrılışı. 13Gökten konuşan bir ses duydum:
“Yaz! Bundan böyle Rab bağlılığında
ölenlere ne mutlu!” Ruh, “Evet, emeklerinden
böylece dinginliğe kavuşsunlar” diyor.
“Çünkü yaptıkları kendileriyle birlikte
adımlarını izliyor.”
Tanrı Öfkesinin Bağ Bozumu 14-20
14Sonra baktım, beyaz bir bulut göründü. Bulutun üzerinde İnsanoğlu’nu andıran
biri oturuyor. Başında altın bir taç
var, elinde de keskin bir orak. 15Tapınaktan başka bir melek çıktı, bulutun üzerinde oturana gür sesle bağırdı:
“Orağını sal ve biç! Çünkü biçim vakti
geldi, yeryüzünün biçilecek ürünü de
olgunluğa erdi.” 16Bulutun üzerinde oturan, orağını
yeryüzüne salladı ve yeryüzünün ürünü
biçildi.
17Gökteki tapınaktan başka bir melek çıktı. Onun elinde de keskin bir orak var.
18Bu kez sunaktan başka bir melek çıktı; onun da ateş üzerinde
yetkisi var. Elinde keskin orak bulunana
gür sesle bağırdı: “Keskin orağını sal
ve yeryüzünün üzüm salkımlarını topla.
Çünkü üzümleri olgunlaştı.” 19Melek orağını yeryüzüne salladı, yeryüzünün üzümlerini topladı. Bunları Tanrı
kızgınlığının kocaman cenderesine koydu.
20Cendere kent dışında çiğnendi. Cendereden kan aktı, üç yüz yirmi kilometrelik bir alanı
kapladı, atların gemlerine dek yükseldi.
Kurtulanların İlahisi 1-4
Sonra gökte görkemli, olağanüstü başka bir belirti gördüm: Ellerinde en son
yedi büyük sıkıntıyı taşıyan yedi melek.
Çünkü Tanrı’nın kızgınlığı bunlarla
sona ermekte. 2Sonra cam gibi, ateşle karışık
bir deniz gördüm. Cam denizin üstünde,
ellerinde Tanrı’nın harplarını tutanlar
duruyor. Bunlar canavara, benzerine
ve adını simgeleyen sayıya karşı yengi
kazananlardır. 3Tanrı uşağı Musa’nın ve Kuzu’nun ezgisini söylüyorlardı:
“Yaptıkların görkemli ve olağanüstü,
Rab Tanrı, Evrensel Egemen.
Yolların hak ve gerçek,
Ulusların Hükümranı.
4Adından kim korkmaz?
O’nu kim yüceltmez, ya Rab!
Çünkü kutsal Olan bir tek sensin.
Çünkü tüm uluslar gelip önünde tapınacak;
Çünkü suçları yargılayışın belirlendi.”
Tapınaktan Çıkan Yedi Melek 5-8
5Bu olaylardan sonra gökteki tanıklık çadırı tapınağının açıldığını gördüm.
6Tapınaktan yedi büyük sıkıntıyı taşıyan yedi melek çıktı. Tertemiz, parlak
keten kuşanmışlardı. Göğüsleri altın
kuşaklarla sarılıydı. 7Dört yaratıktan biri yedi meleğe, çağlar çağı diri olan Tanrı’nın kızgınlığıyla
dolu yedi altın tas verdi. 8Tapınak Tanrı’nın yüceliğinden ve gücünden oluşan dumanla doldu. Yedi meleğin
yedi büyük sıkıntısı sonuçlanıncaya
dek hiç kimse tapınağa giremiyordu.
Meleklerin Boşalttığı Taslar 1-21
Tapınaktan gür bir
ses duydum. Yedi meleğe, “Gidin, Tanrı
kızgınlığının yedi tasını yeryüzüne
boşaltın” diyordu.
Yeryüzüne Boşaltılan Tas 2
2Birinci melek gitti, tasını yeryüzüne boşalttı. Canavarın nişanını taşıyan
ve benzerine tapan insanlarda iğrenç,
kötücül yaralar açıldı.
Denize Boşaltılan Tas 3
3İkinci melek tasını denize boşalttı. Deniz bir ölünün kanına dönüştü. Denizdeki
canlı varlıkların tümü öldü.
Irmaklara Boşaltılan Tas 4-7
4Üçüncü melek tasını ırmaklara ve su pınarlarına boşalttı. Bunlar kana dönüştü.
5Sular meleğinin dediğini duydum:
“Var Olan, önceden Var Olan, kutsal
Olan. Çünkü bunları yargılamakta haklısın
sen. 6Çünkü kutsal yaşamlıların ve peygamberlerin
kanını akıttılar. Bu nedenle içsinler
diye onlara kan verdin. Onlara böylesi
yaraşır.”
7Ve tapınaktan gelen sesi duydum. “Evet, Rab Tanrı, Evrensel Egemen! Çünkü
senin yargıların gerçektir, hakçadır”
diyordu.
Güneşe Boşaltılan Tas 8,9
8Dördüncü melek tasını güneşe boşalttı; insanları ateşle kavurmak için güneşe
yetki verildi. 9İnsanlar cayır cayır yanıp kavruldu.
Ve bu büyük sıkıntılar üzerinde yetkisi
olan Tanrı’nın adına sövdüler. Günahlarından
dönmediler, O’na yücelik vermediler.
Canavarın Tahtına Boşaltılan Tas 10,11
10Beşinci melek tasını canavarın tahtına boşalttı. Canavarın hükümranlığı karanlığa
gömüldü. İnsanlar acıdan dillerini çiğnedi;
11çektikleri acı ve açık yaraları yüzünden göklerin Tanrı’sına sövdüler; eylemlerinden
dönmediler.
Fırat Irmağı’na Boşaltılan Tas 12-16
12Altıncı melek tasını büyük Fırat Irmağı’na boşalttı. Doğu hükümranlarının
yolu hazırlansın diye, Fırat’ın suları
kurudu.
13Sonra baktım; ejderin canavarın ve yalancı peygamberin her birinin ağzından
kurbağaya benzer üç kötü ruh çıktığını
gördüm. 14Bunlar belirtiler yapan cinlerin ruhlarıdır. Evrensel Egemen Tanrı’nın büyük
gününde kopacak savaş için, tüm yeryüzü
hükümranlarını bir araya toplamak amacıyla
onlara gitmekteler.
15Yeryüzü hükümranlarını İbranice Armagedon*
denen yerde bir araya topladı.
16“İşte hırsız gibi geliyorum. Çıplak dolaşmasın, utancını görmesinler diye
uyanık olana, giysilerini saklayıp koruyana
ne mutlu!”
Havaya Boşaltılan Tas 17-21
17Yedinci melek tasını havaya boşalttı. Gökteki tapınağın tahtından gür bir
ses yükseldi; “Sonuçlandı” diyordu.
18Ardından şimşek parıltıları oldu.
Sesler, gök gürlemeleri duyuldu ve güçlü
bir deprem oldu. Öylesine güçlüydü ki
o, yeryüzünde ademoğlu var olalı buna
eşit olan bir deprem hiç görülmemişti.
19Büyük kent üç kesime ayrıldı. Ulusların kentleri yıkıldı. Kızgınlığıyla dolu
bardaktaki öfke şarabından kendisine
verilsin diye Tanrı koca Babil’i anımsadı.
20Tüm adalar ortadan çekildi, dağlar gözden kayboldu. 21İnsanların üzerine gökten talant* ağırlığında
iri dolu düştü. İnsanlar sıkıntıdan
ötürü Tanrı’ya sövdüler. Çünkü dolunun
yol açtığı sıkıntı korkunçtu.
KOCA BABİL CEZALANDIRILIYOR
Kötülüklerin Anası ve Onun Sonu 1-18
Yedi tası taşıyan yedi melekten biri gelip benimle konuştu. “Gel!” dedi. “Bol
sular üstünde oturan büyük genel kadının
yargılanışını göstereceğim sana. 2Yeryüzü hükümranları onunla rasgele cinsel ilişki işledi ve yeryüzünde yaşayanlar
onun verdiği rasgele cinsel ilişki şarabıyla
sarhoş oldu.”
3Melek beni Ruh’un yönetiminde çöle götürdü. Kızıl bir canavarın üstünde oturan
bir kadın gördüm. Canavar baştanbaşa
sövgü adlarıyla doluydu. Yedi başı on
boynuzu vardı.
4Kadın ise erguvani ve kırmızı giysiler kuşanmıştı. Altınla, değerli taşlarla,
incilerle bezenmişti. Elinde altın bir
bardak tutuyordu. Bu bardak rasgele
cinsel ilişkilerinin iğrenç, kirli eylemleriyle
doluydu. 5Alnında gizemli anlam taşıyan bir ad yazılıydı: KOCA BABİL, GENEL KADINLARIN
VE YERYÜZÜNDEKİ İĞRENÇLİKLERİN ANASI.
6Kadını kutsal yaşamlıların ve İsa tanıklığı için ölenlerin kanıyla sarhoş
gördüm.
Onu gördüğümde şaşkınlığımın sonu yoktu. 7Melek bana, “Niye şaşıyorsun?”
dedi. “Kadının ve onu taşıyan yedi başlı,
on boynuzlu canavarın gizini sana bildireceğim.
8Gördüğün canavar önceden vardı,
şimdi yoktur. Derinler’den çıkıp mahva
gidecektir. Yeryüzünde yaşayanlar –dünyanın
başlangıcından bu yana adları yaşam
kitabında yazılmamış olanlar– canavarı
görünce şaşacaklar. Çünkü o önceden
vardı, şimdi yok, ama yeniden belirecek.
9“İşte bilge akla çağrı: Yedi baş, kadının oturmakta olduğu yedi tepedir. Bunlar
aynı zamanda yedi hükümrandır. 10Beşi devrilmiştir, biri duruyor, öbürüyse daha gelmemiştir. O geldiğinde kısa
bir süre kalması gerekir. 11Önceden var olan, şimdi olmayan
canavara gelince, bu sekizinci hükümrandır.
O da yedilerdendir ve mahva gitmektedir.
12“Gördüğün on boynuza gelince, bunlar on hükümrandır; daha hükümranlık almadılar.
Ama canavarla birlikte bir saatliğine
hükümranlık yetkisini alacaklar. 13Onlar aynı akla hizmet ederler.
Güçlerini ve yetkilerini canavara verirler.
14Kuzu’yla savaşacaklar ve Kuzu onları yenecek. Çünkü O rablerin Rabbi, hükümranların
Hükümranı’dır. O’nunla birlikte olanlar
çağrılanlardır, seçilenlerdir, kendilerine
güvenilenlerdir.”
15Melek sözlerini sürdürdü: “Gördüğün o sular –genel kadının oturmakta olduğu
sular– birçok halk, toplum, ulus ve
dildir. 16Gördüğün on boynuza gelince, canavarla birlikte genel kadına kin besleyecekler,
onu yıkıma sürükleyecekler. Çırılçıplak
edecekler, etini yiyecekler, yakıp küle
dönüştürecekler. 17Çünkü Tanrı kendi ereği uyarınca davranmalarını onların yüreğine koymuştur;
Tanrı’nın sözleri sonuçlanıncaya dek
aynı akla hizmet etsinler, hükümranlıklarını
da canavara versinler diye.. 18Gördüğün kadın yeryüzü hükümranları üzerinde yetkisi olan o koca kenttir.”
Babil’in Kesin Yıkımı 1-8
Bundan sonra gökten
başka bir meleğin indiğini gördüm. Geniş
yetkisi vardı. Yüceliği nedeniyle yeryüzü
aydınlığa boğuldu. 2Gür sesle bağırarak ilan etti:
“Yıkıldı; koca Babil yıkıldı.
Cinlerin konutu oldu.
Her kötü ruhun sığınağı oldu.
Her kötü, tiksindirici kuşun barınağı oldu.
3Çünkü rasgele cinsel ilişki hırsının
kızgın şarabından tüm uluslar içti.
Yeryüzü hükümranları da onunla rasgele cinsel
ilişkiye girdi.
Yeryüzü işadamları onun uçarı yaşayışından sağlanan
gelirle zengin oldu.”
4Ardından gökten başka bir ses
duydum. Bildiriyordu:
“Onun günahlarına paydaşlık etmemek,
Onun büyük sıkıntılarını çekmemek için
Ondan çekil, ey halkım!
5Çünkü günahları göğe dek yığıldı.
Ve yolsuzluklarını Tanrı anımsadı.
6Başkalarına ne çektirdiyse, aynısını
ona çektirin,
Yaptıklarını ona iki kat ödeyin.
İçirdiği bardaktaki içkinin iki katını ona içirin.
7Kendini yücelttiği, uçarı yaşama
verdiği ölçüde
İşkence ve yas çektirin ona.
Çünkü yüreğinin içinden,
‘Tahtımda bir kraliçeyim, dul değilim, hiç yas
görmeyeceğim’ diyor.
8İşte bunun içindir ki, büyük sıkıntıları
bir günde gelecek.
Ölüm, yas, kıtlık! Onu ateşte yanmak bekliyor.
Çünkü onu yargılayan Tanrı güçlü olan Rab’tir.”
Babil İçin Tutulan Yas 9-20
9Onunla rasgele cinsel ilişkiye giren, uçarı yaşayışıyla sevinen yeryüzü hükümranları
onun yanışından çıkan dumanı görünce
ağlayıp dövünecekler. 10Çektiği işkencenin verdiği korkuyla uzakta durup seslenecekler:
“Vay başına o koca kentin.
Vay başına, güçlü kent Babil’in.
Çünkü yargın bir saatte geliverdi.”
11Yeryüzünün işadamları onun için ağlayıp yas tutuyor. Çünkü bundan böyle mallarını
satın alan yok. 12Her çeşit mal: Altın, gümüş, değerli
taşlar, inciler, ince keten, erguvan
çiçeği rengi kumaşlar, ipek, al kumaşlar,
her tür kokulu ağaç, fildişinden yapılmış
çeşitli nesneler, en değerli ağaçlardan,
bakırdan, demirden, mermerden yapılmış
çeşitli eşya, 13tarçın, baharat, buhur, sümbül kokuları, günlük, şarap, zeytinyağı, irmik,
buğday, büyük baş hayvan, koyun, at,
taşıt araçları, köleler ve insan canları..
14“Canının özlediği meyveler senden
ayrılıp gitti,
Tantana ve parlaklık, hepsi yok olup gitti senden;
Artık bunları bulabilen olmayacak.”
15Sayılan bu malların alım satımıyla uğraşanlar, bu kadından zengin olanlar,
çektiği işkenceden korktukları için
uzakta durup ağlayacaklar ve yas tutacaklar.
16“Vay başına” diyecekler,
“İnce keten, erguvan çiçeği rengi kumaş, al kumaş
kuşanmış,
altınla, değerli taşlarla, incilerle bezenmiş
koca kentin vay başına!
17“Çünkü böylesi zenginlik bir saatte çöle dönüştü.”
Tüm kaptanlar, deniz yolculuğuna çıkanlar, gemiciler,
tüm denizcilik personeli uzakta durdu.
18Onun yanışından çıkan dumana bakarak,
“Şu koca kent gibi bir kent daha var mıydı?” diyerek
ağıt tutturdular.
19Sonra başlarına toprak serptiler.
Ağlayıp yas tutarak ağıt yaktılar ve,
“Vay başına koca kentin, vay başına onun!” dediler,
“Denizde gemisi olanların tümü onun varlığından
zenginleşti.
Çünkü o bir saatte çöle dönüştü.
20Onun başına gelenlerle mutlu olun, ey gökler!
Kutsal yaşamlılar, haberciler, peygamberler..
Çünkü Tanrı ondan hakkınızı aldı ve kendisini
yargıladı.”
Babil’in Son Yargısı Açıklanıyor 21-24
21Ardından güçlü bir melek, değirmen taşına benzer büyük bir taş aldı. Bağırarak
onu denize fırlattı:
“Koca kent Babil de işte böyle dehşetli saldırıyla
fırlatılacak.
Bundan böyle izi bile kalmayacak.
22Artık sende ne harp çalanların, ne çalgıcıların, ne neyzenlerin,
Ne de borazancıların sesi duyulacak.
Artık sende hiçbir sanat kolunun sanatçısı da
kalmayacak.
Artık sende değirmen sesi duyulmayacak.
23Artık sende şamdan ışığı yanmayacak,
Artık sende gelin-güvey sesi de duyulmayacak.
Çünkü senin işadamların yeryüzünün ileri gelenleriydi,
Çünkü büyücülüğünle tüm uluslar kandırıldı.
24Ve peygamberlerin, kutsal yaşamlıların,
Yeryüzünde boğazlanan herkesin kanı Babil’de bulundu.”
Gökte Sevinç 1-10
Bundan sonra gökte
büyük bir topluluğun güçlü sesine benzer
bir ses duydum. Şöyle diyordu:
“Halleluya*; kurtarış,
yücelik ve güç Tanrımız’ındır,
2Çünkü O’nun yargıları gerçek ve haktır.
Çünkü, rasgele cinsel ilişkisiyle yeryüzünü çürüten
büyük genel kadını yargıladı.
Ve uşaklarının kanına karşı kendisinden öç aldı.”
3Sonra yine,
“Halleluya, onun dumanı çağlar çağı yükselir”
diye bağırdılar.
4Yirmi dört İhtiyar ile dört yaratık yere kapanarak tahtta oturan Tanrı’ya
tapındı: “Amin. Halleluya!” diyorlardı.
5Ve tahttan bir ses yükseldi;
“O’ndan korkanlar, küçükler-büyükler, O’nun tüm
uşakları,
Tanrımız’a övgü sunun” diyordu.
6Ardından, büyük bir topluluğun sesine benzeyen, çağlayan suların sesini anımsatan,
güçlü gök gürlemeleri gibi sesler duydum.
“Halleluya! Çünkü Evrensel Egemen,
Rab Tanrımız hükümranlık ediyor” diyorlardı,
7“Sevinelim ve kıvanç duyalım. Yüceliği O’na verelim.
Çünkü Kuzu’nun düğün günü geldi. Gelini de kendini
hazırladı.
8Ona ince, pırıl pırıl tertemiz keten kuşanma yetkisi verildi,
Çünkü keten kutsal yaşamlıların yaşam doğruluğunu
betimler.”
9Sonra melek bana, “Yaz!” dedi. “Kuzu’nun düğün şölenine çağrılanlara ne mutlu!”
Yine bana, “Bunlar Tanrı’nın gerçek
sözleridir” dedi. 10Bunun üzerine, ona tapınmak için ayaklarına kapandım. Ama o, “Sakın böyle
bir şey yapmayasın” dedi. “Ben İsa’nın
tanıklığını taşıyanların hizmet arkadaşıyım.
Senin de hizmet arkadaşınım. Tanrı’ya
tap.” İsa’nın tanıklığı peygamberliği
esinleyen Ruh’tur.
ULUSLAR CEZALANDIRILIYOR
Tanrı Sözü’nün Yengisi 11-16
11Sonra göğün açıldığını gördüm. Baktım, beyaz bir at. Binicisinin adı da ‘Güvenilir’
ve ‘Gerçek’ [adıyla anılıyor]. Doğruluk
kapsamında yargılıyor, savaşıyor. 12Gözleri ateş alevi [gibi]. Başında krallık simgesi pek çok bağ var. Üzerine
bir ad yazılmış. Bunu kendisinden başka
hiç kimse bilmiyor. 13Kana batmış bir giysi kuşanmış. Adı ‘Tanrı Sözü’ diye biliniyor. 14Göğün orduları beyaz atlar üstünde kendisini izliyor. Apak, tertemiz, ince
keten kuşanmışlar. 15Ağzından keskin bir kılıç çıkmakta.
Bununla ulusları vuracak. Onları demir
bir asayla güdecek. Evrensel Egemen
Tanrı’nın kızgınlığının öfkesiyle taşan
şarap cenderesini kendisi çiğneyecek.
16Giysisinin ve kalçasının üzerinde
şu ad yazılı: hükümranların HÜKÜMRANI,
rablerin RAB’Bİ.
Savaş Sonrası 17-21
17Bundan sonra baktım ve güneşte duran bir melek gördüm. Gür bir sesle göğün
ortasında uçan tüm kuşları çağırdı:
“Gelin, Tanrı’nın büyük şölenine toplanın.
18Hükümranların etini, komutanların etini, güçlülerin etini, atların ve atlıların
etini, hem özgürlerin hem kölelerin,
hem küçüklerin hem de büyüklerin, kısacası
tüm insanların etini yemek için toplanın.”
19Sonra canavarla yeryüzü hükümranlarının ve ordularının, at üstünde oturanla
ve ordularıyla savaşmak için biraraya
geldiklerini gördüm. 20Canavar ve onunla birlikte yalancı peygamber tutsak alındı. Canavarın nişanını
alanları ve benzerine tapanları, canavarın
önünde yaptığı belirtilerle kandıran
yalancı peygamberdi bu. Her ikisi de
kükürtle yanan ateş gölüne diri diri
atıldı. 21Geriye kalanlar at üstünde oturanın
ağzından çıkan kılıçla öldürüldü. Tüm
kuşlar onların etiyle tıka basa doydu.
Şeytan Bin Yıl Boyunca Bağlanıyor 1-3
Sonra gökten inen
bir melek gördüm. Elinde derinlerin
anahtarı ile uzun bir zincir var. 2Ejderi, şu eski yılanı – iblistir, şeytandır o – yakalayıp bin yıllık süreyle
bağladı. 3Onu derinlere attı. Bin yıl doluncaya
dek ulusları kandırmasın diye, konulduğu
yeri kapayıp üstüne mühür vurdu. Bu
süre sonunda kısa bir dönem için çözülmesi
gerekiyor.
İlk Diriliş 4-6
4Sonra tahtlar gördüm; kendilerine yargılama yetkisi verilen insanlar oturdu
onlara. İsa’nın tanıklığı ve Tanrı Sözü
için boğazlananların canlarını gördüm.
Bunlar ne canavara ne de benzerine tapındı.
Alınlarına ya da ellerine onun nişanını
almamışlardı. Yeniden yaşama kavuştular
ve Mesih’le birlikte bin yıl hükümranlık
sürdüler. 5Ölülerin geriye kalanları ise
bin yıl doluncaya dek yaşama kavuşmadı.
Bu ilk diriliştir. 6İlk dirilişte payı olan mutludur, kutsaldır. İkinci ölümün etkisi yoktur bunlar
üzerinde. Tanrı’nın ve Mesih’in rahipleri
olacaklar ve O’nunla birlikte bin yıl
hükümranlık sürecekler.
Şeytanın Sonu 7-10
7Bin yıl dolunca, şeytan kapatıldığı yerden çözülecek. 8Yeryüzünün dört köşesindeki ulusları kandırmak için yerinden çıkacak. Gog
ile Magog’un ordularını
savaş için bir araya toplamaya gidecek.
Onların sayısı denizin kumu gibidir.
9Bunlar yeryüzünü boydan boya aştılar, kutsal yaşamlıların toplandığı yeri
ve sevilen kenti kuşattılar. Ama gökten
ateş indi ve onları yiyip yuttu. 10Onları kandıran iblise gelince, ateş ve kükürt gölüne atıldı. Canavarla yalancı
peygamber de oradalar. Çağlar çağı,
gece gündüz işkence çekecekler.
Son Yargılama 11-15
11Sonra büyük beyaz bir taht ile üzerinde oturanı gördüm. O’nun önünden yer
ve gök kaçıp gitti. Bunlar için yer
kalmadı.
12Sonra büyük-küçük ölülerin tahtın önünde durduğunu gördüm. Kitaplar açıldı.
Derken başka bir kitap açıldı. Bu yaşam
kitabıdır. Ölüler yaptıklarına yaraşır
biçimde kitaplarda yazılmış olanlar
uyarınca yargılandı. 13Deniz kendisindeki ölüleri verdi, ölüm ve ölüler ülkesi kendilerinde bulunan
ölüleri verdi. Herkes yaptıklarına yaraşır
biçimde yargılandı. 14Ölüm ve ölüler ülkesi ateş gölüne fırlatıldı. Bu ikinci ölümdür: Ateş gölü.
15Adı yaşam kitabında yazılmamış olan herkes ateş gölüne atıldı.
GÖĞÜN İÇİNDEN İNEN YENİ YERUŞALİM
Her Şeyi Yepyeni Yapıyorum 1-8
Sonra yeni bir gök
ve yeni bir yer gördüm. Çünkü ilk gök
ile ilk yer geçip gitmişti. Artık deniz
de yoktu. 2Kutsal Kent’in, Yeni Yeruşalim’in
göğün içinden, Tanrı’dan inmekte olduğunu
gördüm. Kocası için süslenmiş bir gelin
gibi hazırlanmıştı. 3Tahttan gür bir ses duydum. “Görün!”
diyordu. “Tanrı’nın konutu insanlarla
birlikte.. Tanrı insanlarla bir arada
yaşayacak. Onlar O’nun halkı olacak.
Tanrı da onlarla birlikte olacak 4ve gözlerinden tüm gözyaşlarını
silecek. Bundan böyle ölüm olmayacak.
Ne yas, ne ağlayış, ne de acı olacak.
Çünkü öncekiler geçip gitti.”
5Ardından, tahtta oturan, “İşte her şeyi yepyeni yapıyorum” dedi. Yine, “Yaz,
çünkü bu sözler güvenilir ve gerçektir”
dedi. 6Ve ekledi: “Her şey yerine geldi. Alfa ve Omega Ben’im. Başlangıç ve Son Ben’im.
Susayana yaşam suyunun pınarından karşılıksız
olarak vereceğim. 7Yengi kazanan bunları miras alacak. Onun Tanrısı olacağım, o da benim çocuğum
olacak. 8Korkaklara, imanı olmayanlara,
iğrençlikte ağınanlara, adam öldürenlere,
rasgele cinsel ilişkiye girenlere, büyücülere,
yalancı tanrılara tapanlara, tüm yalancılara
gelince, bunların yeri ateşle ve kükürtle
yanan göldedir. Bu, ikinci ölümdür.”
Yeni Yeruşalim Kenti Beliriyor 9-27
9Ardından, ellerinde sonuncu yedi büyük sıkıntıyla dolu tasları taşıyan yedi
melekten biri gelip benimle konuştu.
“Gel!” dedi. “Sana gelini göstereceğim.
Kuzu’nun gelinini.”
10Melek beni Ruh yönetiminde koskocaman, yüksek bir dağa götürdü. Göğün içinden,
Tanrı’dan inmekte olan kutsal Yeruşalim
kentini gösterdi. 11Tanrı yüceliği oradaydı. Kentin parlaklığı en değerli bir taş gibiydi. Billura
benzeyen yeşim gibiydi. 12Kentin on iki kapılı büyük, yüksek
bir duvarı vardı. Kapılarda on iki melek
duruyordu. Kapıların üstünde İsrailoğulları’nın
on iki soyunun adları yazılıydı. 13Doğu yönünde üç kapı, kuzey yönünde üç kapı, güney yönünde üç kapı, batı yönünde
üç kapı. 14Kentin duvarı on iki temel taşı
üzerine kurulmuştu. Bunların üstünde
Kuzu’nun on iki habercisinin on iki
adı yazılıydı.
15Kenti, kapılarını ve duvarını ölçmek için, benimle konuşanın elinde altından
yapılmış bir ölçme çubuğu vardı. 16Kentin yayıldığı yüzey dörtgendir. Uzunluğu kadar genişliği vardır. Melek
çubukla kenti ölçtü: İki bin dört yüz
kilometre. Uzunluğu,
genişliği, yüksekliği birbirine eşit.
17Kentin duvarını ölçtü. Meleğin ölçüsüne göre –insanın kullandığı ölçüdür bu–
altmış beş metreydi. 18Duvarı yeşimden yapılmıştı. Kent ise som altındandı. Cam
gibi parlaktı. 19Kentin duvarlarının temelleri
her tür değerli taşla bezenmişti: İlk
temel yeşim, ikincisi gökyakut, üçüncüsü
akik, dördüncüsü zümrüt. 20Beşincisi damarlı akik, altıncısı
kırmızımsı akik, yedincisi sarı yakut,
sekizincisi gök zümrüt, dokuzuncusu
topaz, onuncusu yeşil altıntaş, on birincisi
zirkonyum, on ikincisi ametist. 21On iki kapı ise on iki inciydi.
Her bir kapı tek parça inciden yapılmıştı.
Kentin caddesi saydam cam parlaklığında
som altındandı.
22Kentte tapınak görmedim. Çünkü buranın tapınağı Evrensel Egemen Rab Tanrı
ve Kuzu’dur. 23Kentin aydınlatılmak için ne güneşe
gereksinimi var, ne de aya. Çünkü Tanrı’nın
yüceliği onu aydınlatmıştır. Şamdanı
ise Kuzu’dur. 24Uluslar O’nun ışığıyla yürüyecek.
Yeryüzü hükümranları da yüceliklerini
O’na getirecek. 25Kentin kapıları hiçbir gün kapanmayacak. Çünkü orada gece olmayacak. 26Ulusların yüceliğini ve onurunu O’na getirecekler. 27Kente bayağı hiçbir şey girmeyecek.
İğrençlik işleyen, yalan söyleyen de
oraya girmeyecek. Yalnız Kuzu’nun yaşam
kitabında yazılı olanlar girecek.
Kentin Ayrıntılı Görünüşü 1-5
Melek bana Tanrı’nın
ve Kuzu’nun tahtından kaynaklanan billur
gibi parlak yaşam suyu ırmağını gösterdi.
2Kentin caddesiyle ırmağın orta
yerinde – ırmak bir yanda, cadde bir
yanda – yaşam ağacı duruyor. Ağaç on
iki tür ürün yetiştiriyor. Her ay kendine
özgü ürünü veriyor. Ağacın yapraklarıysa
uluslara sağlık vermek içindir.
3Orada Tanrı’nın lanetlediği hiçbir şey bulunmayacak. Tanrı’nın ve Kuzu’nun
tahtı orada olacak ve uşakları O’na
tapınacak. 4O’nun yüzünü görecek, adını alınlarında taşıyacaklar. 5Artık orada gece olmayacak. Şamdana da güneş ışığına da gereksinim kalmayacak.
Çünkü Rab Tanrı onlara aydınlık verecek
ve çağlar çağı hükümranlık edecekler.
İsa Mesih Geliyor 6-17
6Melek bana, “Bu sözler güvenilir ve gerçektir” dedi. “Peygamberlerin ruhunu
esinleyen Rab Tanrı, kısa zamanda olması
gereken olayları uşaklarına göstermek
için meleğini gönderdi.” 7İsa Mesih, “İşte kısa zamanda
geliyorum” diyor. “Bu kitabın peygamberlik
sözlerini tutan mutludur.”
8Ben bunları işitip gören Yuhanna’yım. İşittiğimde, gördüğümde, bunları bana
gösteren meleğe tapmak için onun ayaklarına
kapandım. 9Ama o bana, “Sakın böyle bir şey yapmayasın” dedi. “Ben senin, peygamber kardeşlerinin
ve bu kitabın sözlerini tutanların hizmet
arkadaşıyım. Tanrı’ya tap.”
10Melek yine bana, “Bu kitabın peygamberlik sözlerini mühürlemeyesin” dedi.
“Çünkü vakit yakındır. 11Haksızlık eden haksızlığını sürdürsün.
İğrenç kişi iğrençliğini sürdürsün.
Hakça davranan haklılığını sürdürsün.
Kutsal olan kutsal olmayı sürdürsün.”
12İsa Mesih, “İşte kısa zamanda geliyorum” diyor. “Herkese yaptıklarına yaraşanı
ödemek için karşılığımı beraberimde
getiriyorum. 13Alfa ve Omega Ben’im. İlk ve Sonuncu, Başlangıç ve Son Ben’im.
14“Yaşam ağacından yemeye hakları olsun ve kentin kapılarından içeri girsinler
diye, giysilerini yıkayanlar mutludur.
15Köpekler, büyücüler, rasgele cinsel ilişkiye girenler, adam öldürenler, yalancı
tanrılara tapanlar, yalanı seven ve
kullananların tümü kentin dışında kalacak.
16“Ben İsa, kilise toplulukları için bu olaylara tanıklık etsin diye size meleğimi
gönderdim. Davut’un kökü ve soyuyum
ben, parlak Çobanyıldızı’yım.”
17Ruh ve Gelin, “Gel!” diyorlar. Duyan herkes, “Gel!” desin. Susayan herkes
gelsin. Dileyen, yaşam suyunu karşılıksız
alsın.
Kitaba İlişkin Somut Tanıklık 18-21
18Bu kitabın peygamberlik sözlerini duyan herkese ben Yuhanna tanıklık ediyorum:
Her kim bunlara eklerse,
Tanrı da ona bu kitapta yazılı büyük
sıkıntıları ekleyecek. 19Ve her kim bu peygamberlik kitabının sözlerinden çıkarırsa, Tanrı da onun
payını bu kitapta yazılı yaşam ağacından
ve kutsal kentten çıkaracak.
20Bunlara tanıklık eden, “Evet, kısa zamanda geliyorum” diyor.
“Amin.
Gel ya Rab İsa!”
21Rab İsa’nın kayrası hepinizle olsun. Amin.