|  
                                      İkinci Bölüm
  
                                       
                                      Erasmus’un öğrettikleri.   
                                        
                                      Tez 1:  Erasmus’un  
                                      "özgür irade” tanımı.   
                                        
                                      Tez 2:  Erasmus’un 
                                      Apokrif’e ait bir kitaba dayandırdığı tezi.  
                                        
                                      Tez 3:  Erasmus’un 
                                      “özgür irade” hakkındaki üç görüşü.  
                                        
                                      Tez 4:  Erasmus’un 
                                      Vaiz 15:14-17’e dayandırdığı tezine dönülmesi.  
                                        
                                      Tez 5:  Erasmus’un 
                                      Vaiz 15:14-17’yi kullanış şeklinin incelenmeye 
                                      devam edilmesi.   
                                        
                                      Tez 6:  Erasmus’un 
                                      ileri sürdüğü tezler, insanın  iradesinin 
                                      tamamen özgür olduğu anlamına   gelir. 
                                        
                                        
                                        
                                      Tez 7:  Tekvin 
                                      4:7 bir buyruğun verilmesinin, bu buyruğa 
                                      itaat edilebileceği anlamına gelmediğini 
                                      kanıtlayan bir başka bölüm.  
                                        
                                      Tez 8:  Tesniye 
                                      30:19 - “Yasa sayesinde günahın bilincine 
                                      varılır”.  
                                        
                                      Tez 9:  Erasmus’un 
                                      Yasa ve Müjde’yi karıştırması.  
                                        
                                      Tez 10:  
                                      Tanrı’nın açıklanmış iradesi ve gizli iradesi.  
                                        
                                      Tez 11:  
                                      Yükümlülük, itaat etme yetisinin varlığını 
                                      kanıtlamaz.  
                                        
                                      Tez 12:    
                                      İnsan, Tanrı’nın gizli iradesine burnunu 
                                      sokmamalıdır.  
                                        
                                      Tez 13:  
                                      Yasa, insanın zayıflığını ve Tanrı’nın kurtaran 
                                      gücünü gösterir.  
                                        
                                      Tez 14:  
                                      Yeni Antlaşma’da verilen bilgiler, aklanmış 
                                      olanları yönlendirmek içindir.   
                                        
                                      Tez 15:  
                                      Ödüllendirilme, Tanrı’nın vaadine dayanır, 
                                      insanın hakkettiklerine değil.    
                                        
                                      Tez 16:  
                                      Tanrı’nın kudreti, bizlerin sorumluluklarını 
                                      ortadan kaldırmaz.  
                                       
                                      Tez 1:   Erasmus’un "özgür 
                                      irade” tanımı.  
                                       
                                      Haksızlık yapmamak için senin yaptığın tanımı 
                                      olduğu gibi burada vermeliyim: “Kişinin, 
                                      kendisini sonsuz kurtuluşa yahut bunun tersi 
                                      doğrultuda yönlendirmesine olanak veren 
                                      etkenleri kendisine uygulamasında kullandığı 
                                      insan iradesinin gücü olarak tanımlayabilirim”.  
                                       
                                      Buna, tanım diyemezsin! Tanım, açık olmalı. 
                                      Fakat bu ifadenin anlaşılması için her parçasının 
                                      açıklanması gerek. Ayrıca, bir şeyi açıklamak 
                                      isterken çok farklı başka bir şeyi açıklamışsın. 
                                      Demek istediğim, senin tarif ettiğin türden 
                                      irade özgürlüğüne yalnızca Tanrı sahiptir, 
                                      ama sen insanların da bu gibi bir iradeye 
                                      sahip olduklarını söylüyorsun. Fakat insan 
                                      da aynı şekilde efendisine itaat etmek zorunda 
                                      olan bir köledir. Çoğu insan Tanrı’nın emirlerine 
                                      uygun bir şekilde davranıyor. Bu senin tarif 
                                      ettiğin gibi “iradenin özgürlüğü müdür”?  
                                       
                                      Bu sözde tanımı biraz parçalara ayırmalıyım. 
                                      Bazı bölümler yeterince açık ancak diğer 
                                      kısımlara saldıra- bilmem için onları biraz 
                                      daha açıklamalıyım. Bir şeylerden suçlularmış 
                                      gibi ışıktan korkuyorlar! Senin sözünü ettiğin 
                                      “insan iradesinin gücü”nün birşeyi seçme 
                                      ya da reddetme, onaylama ya da onaylamama 
                                      gücü olduğunu varsayarak başlayacağım. Gerçekten 
                                      de, insan iradesinin işlevi budur. Fakat 
                                      sen, bir de şunu ekliyorsun: “…etkenleri 
                                      kendisine uygulamasında kullandığı…” Senin 
                                      burada yaptığın şey, insanı iradesinden 
                                      ayırmaktır. İnsana, iradesini yönlendirme 
                                      gücü veriyorsun. Fakat, insanın iradesi 
                                      kedisinin bir parçasıdır bu seçimleri yapan 
                                      parçasıdır. İnsanı, iradesin- den ayırıp, 
                                      iradesi üzerinde ona güç vermek, açıkça 
                                      saçmalıktır! Eğer seni yanlış anladıysam, 
                                      bu senin suçun çünkü kendini daha basit 
                                      ve anlaşılır şekilde ifade etmeliydin!   
                                       
                                      Peki, kişiyi “sonsuz kurtuluşa götüren” 
                                      şeyler nelerdir? Bunlar, Tanrı’nın işleri 
                                      ve sözleri olmalıdır. Başka hiçbir şey bizleri 
                                      sonsuz kurtuluşa ulaştıramaz. Pavlus şöyle 
                                      diyor: “Tanrı’nın kendisini sevenler için 
                                      hazırladıklarını hiçbir göz görmemiş, hiçbir 
                                      kulak işitmemiş, hiçbir insan yüreği kavramamıştır”. 
                                      Daha sonra bu şeyleri nasıl kavrayabileceğimizi 
                                      açıklayarak devam ediyor - “Oysa Tanrı bunları 
                                      bize Ruh aracılığıyla açıkladı”. Bu demek 
                                      olmalıdır ki Ruh olmaksızın bu kurtuluşu 
                                      kesinlikle bilemez ve dolayısıyla bunu kendimize 
                                      “uygulayamayız”.   
                                       
                                      Bu dünyanın tanıdığı gelmiş geçmiş en iyi 
                                      eğitimli kişilerin çoğu, ruhsal şeyleri 
                                      saçmalık olarak nitelendirmişlerdir. Aslında, 
                                      dehaları ne kadar fazlaysa, ruhsal şeyleri 
                                      de o kadar çok komik bulmuşlardır. İnsanlar, 
                                      yanlızca Kutsal Ruh yüreklerini aydınlattığı 
                                      için ruhsal şeylerin gerçeğini kavrayabilirler. 
                                       
                                        
                                       
                                      Devam edelim. Bizlere diyorsun ki "özgür 
                                      irade”, Tanrı’nın işleyişini ve sözünü kabul 
                                      edip, etmeyeceğine kendi başına karar verebilen 
                                      insan iradesinin gücüdür. Bunu söylemek, 
                                      insan iradesine cennet ya da cehennemi seçme 
                                      yetisi vermektir. Kutsal Ruh’a yahut Tanrı’nın 
                                      lütfuna hiçbir yer olmadığı anlamına gelir. 
                                      Bu, insan iradesini Tanrı’yla aynı düzeye 
                                      çıkartmak demektir.   
                                       
                                      Pelagian adı verilenler de aynısını yapmışlardır. 
                                      Fakat sen bunu daha da ileriye götürdün! 
                                      "Özgür iradeyi” iki kısma ayırdılar 
                                      - bazı şeyler arasındaki farkı anlama 
                                      gücü ve bu şeyler arasında seçim yapma 
                                      gücü. Fakat senin "özgür iraden” anlamakta 
                                      tamamıyla yetersiz kaldığı sonsuzluğa ilişkin 
                                      şeyleri seçebilecek tek güçtür. “Yarım özgür 
                                      irade” yarattın!   
                                       
                                      Ve şimdi de kendinle çelişkiye düşüyorsun 
                                      çünkü bir zamanlar “insan iradesi lütuf 
                                      olmaksızın hiçbir şey yapamaz” demiştin. 
                                      Ama iş "özgür iradenin” tanımını yazmaya 
                                      gelince insanın iradesine tam bir özgürlük 
                                      verdin. Gerçekten de çok garip bir adamsın!  
                                       
                                      Bazı eski felsefecilerin öğretilerini seninkine 
                                      yeğlerim. Onlar, kendi başına bırakılmış 
                                      bir insanın sadece yanlış olanı yapabileceğini 
                                      söylemişlerdi. Yanlızca lütfun yardımıyla 
                                      insan iyi olanı seçebilir demişlerdi. İnsanın, 
                                      aşağı inmekte özgür, ama yukarı çıkmak için 
                                      yardıma ihtiyacı olduğunu söylemişlerdi! 
                                      Ama buna "özgür irade” demek gülünçtür. 
                                      Ben de tüm bunlara dayanarak, aşağı düşmekte 
                                      özgür ancak bir insan tarafından kaldırılmadıkça 
                                      yukarı çıkamayacak olan bir taşın "özgür 
                                      iradesi” var diyebilirim! Felsefecilerin 
                                      öğretileri seninkinden daha iyi. Taş, hem 
                                      aşağı düşmeyi hem de yukarı çıkmayı seçebilir!  
                                       
                                      Tez 2:   Erasmus’un Apokrif’e 
                                      ait bir kitaba dayandırdığı tezi.  
                                       
                                      "Özgür irade” konusunda tüm söylediklerini 
                                      Ecclesiasticus 15:14-17’ye dayandırıyorsun. 
                                      “Başlangıçta Tanrı insanı yarattı ve onu 
                                      kendi aklının ellerine bıraktı”. Yazar, 
                                      Tanrı’nın kuralları ve buyruklarına ilişkin 
                                      ayrıca şunları eklemektedir: “Eğer benim 
                                      buyruklarımı tutmak ve beni hoşnut eden 
                                      imanda sürekli kalmak istiyorsan, onlar 
                                      seni koruyacaktır. O, senin önüne ateş ve 
                                      su koymuştur; ve elini ona uzatacaksın. 
                                      Yaşam ve ölüm insanın önündedir; ve hangisini 
                                      arzu ederse, o verilecektir kendisine”.  
                                       
                                      Vaiz'in Yahudiler tarafından Tevrat’a alınmadığını 
                                      söyleyerek senin kanıt olarak gösterdiğin 
                                      bu sözde metni gözardı edebilirdim, fakat 
                                      kendinin bile bu metni “somut ve karışık” 
                                      olarak tanımlaman benim için yeterlidir. 
                                      "Özgür iradenin” ne olduğunu bizlere 
                                      basit bir şekilde açıklayacak bir metin 
                                      oluşturmak için senin ya da bir başkasının 
                                      bir sonsuzluk boyunca uğraşması gerekecektir. 
                                        
                                       
                                      Tez 3:   Erasmus’un “özgür irade” 
                                      hakkındaki üç görüşü.  
                                       
                                      "Özgür irade” hakkında tek bir taneden 
                                      üç farklı görüş çıkartıyorsun! Şimdi bunlara 
                                      bakalım. Birincisi, lütuf olmaksızın insanın 
                                      iyilik yapmak isteyemeyeceği; iyiliği başlatıp, 
                                      iyilikte ilerleyip ya da iyiliği tamamlayamayacağıdır. 
                                      Bu görüşe, “aşırı fakat yeterince olası” 
                                      diyorsun.  
                                       
                                      “Daha aşırı” olarak nitelendirdiğin ikinci 
                                      görüşün ise "özgür iradenin” yanlızca 
                                      günaha götürebileceği ve yanlızca lütfun 
                                      tanrısal bir yaşama kişiyi yönlendire- bileceğidir. 
                                        
                                       
                                      “En aşırı” olduğunu söylediğin üçüncü görüşün 
                                      ise "özgür iradenin” anlamsız olduğu 
                                      ve bizlerin içindeki iyinin ve kötünün sebebinin 
                                      Tanrı olduğudur.  
                                       
                                      Bu görüşlerin ilkini kabul etmeye hazırsın 
                                      çünkü bu ilk görüş, insana bazı şeyler için 
                                      çaba göstermesine olanak veriyor. Diğer 
                                      iki görüşe ise karşısın. Neden dediğini 
                                      bilmiyor gibisin! Bunlar, üç farklı görüş 
                                      değil, senin karşıtların tarafından ortaya 
                                      konmuş tek bir düşüncenin üç farklı şekilde 
                                      ifade edilmiş şeklidir. Senin "özgür 
                                      irade” tanımının, senin kabul edilebilir 
                                      olduğunu söylediğin o ilk görüşle alakası 
                                      bile yoktur. Senin tanımın, "özgür 
                                      irade” hem iyi hem de kötü olanı yapabileceğini 
                                      söyler. Fakat senin kabul ettiğin görüş 
                                      ise insan iradesinin Tanrı’nın lütfu olmaksızın 
                                      iyi olanı seçemeyeceğini söyler. Bu iki 
                                      irade birbiriyle zıttır. Birinci görüşü 
                                      kabul ederek "özgür iradenin” iyi olanı 
                                      yapamayacağını kabul ediyorsun. Biraz evvel 
                                      şöyle demiştin: “İnsan iradesi öylesine 
                                      kötüdür ki, özgürlüğünü kaybetmiştir ve 
                                      günaha kulluk etmeye mecburdur ve daha iyi 
                                      bir duruma geri dönemez”. Ama aynı şeyi 
                                      ben söylediğimde, sen şunu diyorsun: “Böyle 
                                      saçma birşey daha önce hiç duyulmamıştır”. 
                                      Yazdıkların, iyi olmaya çalışmanın aynı 
                                      anda "özgür iradenin” hem gücünde hem 
                                      de gücünde olmadığı anlamına gelir. Eğer 
                                      bu adam deli değilse, gerçek bir deliyle 
                                      tanışmak isterdim!  
                                       
                                      Kullandığın ifadeler birbirine öylesine 
                                      zıt ki bir arada olmaları mümkün değildir. 
                                      “İyilik yapabilirlik” ile “iyilik yapamazlık” 
                                      arasında orta bir yer yoktur.    
                                       
                                      Ortaya koyduğun ikinci ve üçüncü görüşlere 
                                      gelince…birincisinde olmayan yeni hiçbir 
                                      şey yok onlarda da. Üçü de mükemmel bir 
                                      uyum içinde. Yanlızca ikinci ve üçüncü görüşe 
                                      karşı olduğunu söylüyorsun fakat çok açıkça 
                                      üçü de insan iradesinin tüm özgürlüğünü 
                                      yitirdiğini, günaha hizmet etmek zorunda 
                                      olduğunu ve iyi olanı arzulayamayacağını 
                                      söylüyor. Ve eğer bu doğruysa, durum gerektirir 
                                      ki insan kötülük yapar ve bunu yapar çünkü 
                                      yapmak zorundadır. Buna engel olamaz.    
                                       
                                      Tez 4:   Erasmus’un Vaiz 15:14-17’e 
                                      dayandırdığı tezine dönülmesi.  
                                       
                                      Apokrif’deki o bölüme geri dönelim ve demin 
                                      belirttiğimiz görüşlerle karşılaştıralım. 
                                      Muhtemelen doğru olduğunu düşündüğün bu 
                                      görüş, "özgür iradenin” iyi olanı arzulayamayacağını 
                                      söyler. Fakat Vaiz’den alıntı yapılan bölüm 
                                      "özgür iradenin” bir dereceye kadar 
                                      iyilik yapabileceğini kanıtlamak için kullanılmıştır. 
                                      Sana göre o bölüm, ilk görüşü desteklemektedir 
                                      fakat gerçekte onun hakkında hiçbir şey 
                                      söylemez. İsa’nın Mesih olduğunu kanıtlamak 
                                      için Pilatus’un Suriye Valisi olduğunu söyleyen 
                                      bir bölüm- den alıntı yapsan daha iyi!  
                                       
                                      Ama haksızlık etmemek için Vaiz 15:14-17’ye 
                                      bakacağız. Bölüm şöyle başlıyor: “Başlangıçta 
                                      Tanrı insanı yarattı ve onu kendi aklının 
                                      ellerine bıraktı”. Bu noktaya kadar, buyruklara 
                                      ilişkin hiçbir şey söylenmiyor. İnsanın 
                                      iradesi tamamıyla özgürdür ve Tanrı insanı 
                                      herşeyin sahibi yapmıştır. Ama sonra, şu 
                                      sözlerle Tanrı’nın buyruklarını ve kurallarını 
                                      bunlara eklediği söylenir: “Eğer benim buyruklarımı 
                                      tutmak…istiyorsan…” Bu da doğrudur. Tanrı 
                                      insanı hüküm sürdükleri yerden almıştır 
                                      ve o andan itibaren insan Tanrı’nın buyruklarının 
                                      altına girmiştir. İnsan özgür değildi. Gördüğün 
                                      gibi bu bölümü, seni değil beni destekleyecek 
                                      şekilde anlamak da mümkün! Benim algılayışım 
                                      Kutsal Yazıların tümüyle uyuşuyor, seninki 
                                      ise bir metni Kutsal Yazıların tümüyle karşı 
                                      karşıya bırakıyor.   
                                       
                                      Tez 5: Erasmus’un Vaiz 15:14-17’yi kullanış 
                                      şeklinin incelenmeye devam edilmesi.  
                                       
                                      “Eğer benim buyruklarımı tutmak…istiyorsan…” 
                                      ifade- sinin, insanın özgürce seçim yapabileceğini 
                                      gösterdiğini söylüyorsun. Bunu söylemek, 
                                      Tanrı’nın sözlerini insan mantığıyla yargılmaktır. 
                                      Ama insan mantığıyla bile “eğer benim buyruklarımı 
                                      tutmak…istiyorsan…” sözlerinin her zaman 
                                      itaat edebilme yetisinin bulunduğunu göstermediğini 
                                      sana ispatlayabilirim. Örneğin, anne-babalar 
                                      çoğu zaman çocuklarına bir şeyi yapmamalarını 
                                      söylerler, çocuklarının  yapabileceklerini 
                                      kanıtlamak için değil, yardım istemeyi 
                                      öğrensinler diye yapamayacaklarını  
                                      kanıtlamak için böyle davranırlar.   
                                       
                                      Tanrı da bizlere böyle davranır. Onu tutamayacağımızı 
                                      göstermek için bizlere Yasasını vermiştir. 
                                      Bu da Pavlus’un Romalılar 3:20; 5:20; Galatyalılar 
                                      3:19,24’deki öğretisidir.  
                                       
                                      Tez 6:   Erasmus’un ileri sürdüğü 
                                      tezler, insanın iradesinin tamamen özgür  
                                      olduğu anlamına gelir.  
                                       
                                      İleri sürdüğün tezde çok temel bir çelişki 
                                      var. Bir taraftan Vaiz 15:14-17’deki sözlerin 
                                      (“eğer benim buyruklarımı tutmak…istiyorsan…”) 
                                      insanın özgürce isteyebileceği ya da istemeyebileceği 
                                      anlamına geldiğini söylüyorsun. Ama diğer 
                                      taraftan ise belirtmiş olduğun üç görüşten 
                                      birincisinin muhtemelen doğru olduğunu söylüyorsun. 
                                      Fakat o görüş ise "özgür iradenin” 
                                      iyi olanı yapamayacağını söylüyordu. Her 
                                      ikisi de aynı anda doğru olamaz!  
                                       
                                      Vaiz: “Eğer arzulayıp, buyruklarımı tutmaya 
                                      çalışmayı deneyeceksen…”demiyor. “Eğer benim 
                                      buyruklarımı tutmak…istiyorsan…” diyor. 
                                      O nedenle eğer Ecclesiasticus "özgür 
                                      iradeyi” destekliyor ise bu yarım bir özgürlük 
                                      değil tam bir özgürlük olmalıdır. Pelagian 
                                      denen insanların bu sözlerden çıkardıkları 
                                      sonuç budur.    
                                       
                                      Pelagianların görüşüne katılmayanlar çok 
                                      büyük bir sorunla karşı karşıya kalacaklar. 
                                      Senin dediğin gibi, bir kişi bu metinden 
                                      sadece az bir "özgür irade” isteyebilir. 
                                      Bu da demektir ki insan sadece Tanrı’yı 
                                      arzulamak ve O’na itaat etmek konusunda 
                                      özgürdür. Pelagianlar ise, bu bölümün iradenin 
                                      ya tam özgürlüğünü ya da tam tutsaklığını 
                                      öğrettiğini söyleyerek cevap vereceklerdir. 
                                      Hatta, o bölümde ayrıca “…imanda sürekli 
                                      kalmak istiyorsan…” ifadesi geçtiğinden 
                                      tezlerini daha da ileri götürecektirler. 
                                      Sonuç olarak ise, insanın ayrıca iman etmekte 
                                      özgür olduğunu öğreteceklerdir. Ancak Kutsal 
                                      Yazılarda Pavlus buna şiddetle karşı çıkıyor 
                                      ve imanın Tanrı’nın özel bir armağanı olduğunu 
                                      söylüyor (Efesliler 2:8).  
                                       
                                      Ama þimdi Ecclesiasticus’un "özgür 
                                      iradeyi” öðretmediðini söyleyen 
                                      tezime geri dönmeliyim. “istiyorsan” ifadesinin 
                                      “öyleyse yapabilirsin” anlamýna gelmesi 
                                      gerektiðini iddia etmek çok yanlýþtýr. 
                                      Ýlk insan, Adem’e, Tanrý’nýn 
                                      lütfuyla yardým edilmiþ olmasýna 
                                      raðmen Adem itaatsizlik etmiþtir. 
                                      Eðer Adem itaatsizlik etmiþse, 
                                      bizler daha hiçbir lütuf almamýþken 
                                      ne yapabiliriz ki? "Özgür irade” tamamýyla 
                                      güçsüzdür. Eðer Adem’in durumunu Ecclesiasticus 
                                      15:14-17’nin yanýna getirecek olursanýz, 
                                      bu bölümün "özgür iradeyi” desteklemekten 
                                      çok uzak olduðunu, tersine onun karþýsýnda 
                                      olan çok güçlü bir görüþ olduðunu 
                                      göreceksiniz. Bu bölüm, Tanrý’ya 
                                      itaat etme yetimiz olduðunu deðil, 
                                      Tanrý’nýn iradesine itaat 
                                      etme zorunluluðumuzu öðretir.  
                                       
                                      Tez 7:   Tekvin 4:7 bir buyruğun 
                                      verilmesinin, bu buyruğa itaat edilebileceği 
                                      anlamına gelmediğini kanıtlayan bir başka 
                                      bölüm.   
                                       
                                      Ayet şöyle der: “…günah kapıda pusuya yatmıştır; 
                                      ve onun isteği sensin; fakat sen ona üstün 
                                      ol”. Kötü düşüncelerin yenilebileceğini 
                                      ve ille de günaha yol açmayacaklarını kanıtlamak 
                                      için bu ayetleri kullanıyorsun. Bir kere 
                                      daha kendinle çelişiyorsun. İnsanın iradesinin 
                                      iyi olanı arzulayamayacağını söyleyen görüşün 
                                      muhtemelen doğru olduğunu sen demin söylemiştin. 
                                      Ama şimdi, Kutsal Ruh’un ya da Mesih’in 
                                      yardımına ihtiyaç duymaktan tek bir kere 
                                      bahsetmeden diyorsun ki, insanın iradesi 
                                      kötü tutkuları yenebilir.   
                                       
                                      Aslında, bu ayetin öğrettiği şeyin bununla 
                                      alakası yok. Yine bu ayet, insana neyi yapabileceğinin 
                                      değil, yapması gereken şeyin gösterilişine 
                                      bir örnektir. Diğer bir örnek ise birinci 
                                      buyruktur “Karşımda başka ilahların olmayacaktır”. 
                                      Ayetler, buyruktur, buyrukların varlığı 
                                      ise bunlara itaat edilebileceği anlamına 
                                      gelmez. Tersine, Kain’in örneğinde olduğu 
                                      gibi buyruklar yetersizliği ortaya çıkarır.  
                                       
                                      Tez 8:   Tesniye 30:19 “Yasa sayesinde 
                                      günahın bilincine varılır”.  
                                       
                                      "Özgür iradeyi” desteklemek için kullandığın 
                                      üçüncü ayet şudur: “Senin önüne hayatla 
                                      ölümü, bereketle laneti koydum…; bunun için 
                                      hayatı seç”. Sen diyorsun ki: “İnsanın seçme 
                                      özgürlüğünün olduğunu bundan daha açık ne 
                                      gösterir ki?” Fakat körsün! Musa insanlara 
                                      hayatı seçin dediğinde, insanlar onu mu 
                                      seçti? Eğer öyle yapsalardı, Kutsal Ruh’un 
                                      işleyişine ihtiyaç kalmazdı. 
 Diyorsun ki: “İki yolun kesiştiği bir yerde 
                                      duran adama, sadece biri açıkken ‘İstediğini 
                                      seç’ demek çok komiktir”. Ne saçma bir örnek! 
                                      Bir yol ayrımında bulunduğumuz doğrudur 
                                      ancak biri değil her ikisi de kapalıdır. 
                                      Tanrı’nın lütfu olmaksızın iyiye giden yolu 
                                      seçemeyiz. Diğer yola da Tanrı’nın izni 
                                      olmadan yönelemeyiz! Romalılar 3:20’de Pavlus: 
                                      “Yasa sayesinde gücün ya da iyiliğin bilincine 
                                      varırız” demiyor. Ya da: “Yasa aracılığıyla 
                                      iradenin gücü açığa çıkar”. Fakat şöyle 
                                      diyor: “Yasa sayesinde günahın bilincine 
                                      varılır”. Yasa, insanın yapabileceğini 
                                      değil, yapması gerekeni söylemektedir.
  
                                       
                                      Daha sonra “seçmek”, “dönmek” ve tutmak” 
                                      kelimelerine ilişkin Tesniye 3’den alıntı 
                                      yapıyorsun. İnsanların gerçekten de bu şeyleri 
                                      yapmaya güçleri yoksa, buyrukların gereksiz 
                                      olduğunu söylüyorsun. Ama yine tekrarlıyorum, 
                                      bu buyruklar insanların yapmaları gereken 
                                      şeyleri belirtirler. Gereksiz değildirler. 
                                      Gururlu insana ne kadar güçsüz olduğunu 
                                      göstermek için tasarlanmışlardır. İnsanı, 
                                      sol kolu dışında her tarafı bağlı olan birine 
                                      benzeterek bu bakış açısını komik duruma 
                                      düşürmeye çalışıyorsun. O adama, sağ tarafında 
                                      kaliteli bir şarap, sol tarafında ise yüksek 
                                      mevkiler olduğu söyleniyor. Daha sonra ise 
                                      bu ikisi arasında bir seçim yapması isteniyor. 
                                      Bu örnekle ne kanıtlamaya çalışıyorsun? 
                                      İnsan iradesinin kati özgürlüğünümü kanıtlamaya 
                                      çalışıyorsun? Çok unutkansın! Tanrı’nın 
                                      lütfu olmasızın "özgür iradenin” hiçbir 
                                      şey yapamayacağını sen söylemiştin. Örneğinle 
                                      benim düşüncemi çürütmeye çalıştın ama şimdi 
                                      de ben bir örnekle seni komik duruma düşüreceğim. 
                                      Karşında iki kolu da bağlı bir adam var! 
                                      Bu adam, kollarını sağa ve sola oynatmakta 
                                      özgür olduğu konusunda kendisiyle gurur 
                                      duyuyor. Bu yüzden, ona ellerini bir yönde 
                                      oynatması söyleniyor - onunla dalga geçmek 
                                      için değil, ama yapamayacağını göstermek 
                                      için. Kutsal Yazılarda insanın sadece Şeytan 
                                      tarafından bağlı tutulmadığını ama aynı 
                                      zamanda da doğru olan şeyi yapmakta özgür 
                                      olduğunu düşünmeye kandırılmış olduğunu 
                                      görüyoruz. Musa’nın yasası, insanların hayali 
                                      özgürlükleriyle aldatıldıklarını göstermek 
                                      için verilmiştir.   
                                       
                                      Tez 9:   Erasmus’un Yasa ve Müjde’yi 
                                      karıştırması.  
                                       
                                      Kendi görüşünün doğruluğunu ispatlamak için 
                                      bir dizi ayeti kullanıyorsun fakat yasa 
                                      ile müjde arasındaki farkı göstermekte tamamen 
                                      başarısızsın. Yasa hakkında olduğunu zannettiğin 
                                      ayetlerin nasıl müjdeyi öğrettiğini sana 
                                      göstereyim. Örneğin, Yeremya 15:19’a bakalım: 
                                      “Eğer dönersen, seni geri getiririm…”, ve 
                                      Zekarya 1:3: “Bana dönün,…, ben de size 
                                      dönerim”. “Dön” kelimesi, insanın Tanrı’ya 
                                      dönebilme yetisinin “Allahın Rabbi bütün 
                                      yüreğinle seveceksin” ifadesindeki “seveceksin” 
                                      emrine uyabilme yetisinden daha fazla mı 
                                      olduğunu kanıtlıyor? Bu kelimeler, insanın 
                                      kendi gücüyle Tanrı’ya dönebileceğini kanıtlamaz. 
                                      Fakat insanlar ne yapmaları gerektiğini 
                                      bildikleri zaman, o şeyleri yapma gücünü 
                                      nereden bulabileceklerini soracaklardır. 
                                      “Bana dönün” sözleri, “Bana dönmeye çalışın” 
                                      demek değildir. İnsanlar dönmeye çalıştıklarında 
                                      lütfun kendilerine sunulacağını söylüyorsun. 
                                      Fakat bu, ayetlerin ikinci kısmının da şu 
                                      anlama gelmesine neden olacaktır: “Ben de 
                                      size dönmeye çalışacağım”! Olağanüstü birşey 
                                      olurdu bu! Belki, Tanrı’ya da lütuf verilebilirdi!  
                                       
                                      Bırak bu boş düşünceleri! Kutsal yazılarda 
                                      kullanılan “dön” kelimesi hem “yasal” hem 
                                      de “müjdesel” anlamda kullanılmıştır. Yasal 
                                      olarak kullanıldığında, insanın yanlızca 
                                      itaat etmesini buyuran bir emir değil, fakat 
                                      yaşantısının bütünüyle değişmesini gerektiren 
                                      bir buyruktur (ör. Yeremya 4:1; 25:5; 35:15). 
                                      “Dön” kelimesi müjdesel anlamda kullanıldığında, 
                                      Tanrı tarafından bizleri rahatlatma amacıyla 
                                      söylenir çünkü bizden birşey istenmez, Tanrı’nın 
                                      lütfu bizlere sunulur (ör. Mezmur 14:7; 
                                      116:7; 126:1). Zekarya, bizlerin önüne hem 
                                      yasa hem de lütuf mesajı koymuştur. Yasanın 
                                      tümü “Bana dönün” ile özetlenirken, lütuf 
                                      ise “Size döneceğim” ifadesiyle özetlenir.  
                                       
                                      Hezekiel 18:23’ü de aynı şekilde kullanıyorsun. 
                                      “Ben kötü adamın ölümünden mi zevk duyarım? 
                                      Daha ziyade yollarından dönüp yaşamasından 
                                      değil mi?” Bir kere daha “dönüp” kelimesinin, 
                                      o kişilerin dönebilecekleri anlamına geldiğini 
                                      söylüyorsun. Bu metni, müjde yerine yasaya 
                                      dönüştürüyorsun. Günah işlememenin bir zorunluluk 
                                      olduğunu söylüyorsun. Bu yasadır. Fakat 
                                      Rab: “Ben kötü adamın ölümünden mi zevk 
                                      duyarım?” diyor ve açıkça günahkarın hakkettiği 
                                      ve farkında olduğu cezadan sözediyor. Tanrı 
                                      böyle bir kişiye bağışlanma ve kurtuluş 
                                      ümidi veriyor. Yasanın sözleri, günahlarını 
                                      ne hisseden ne de bilen kişilerin sırtlarında 
                                      çok ağır bir yükdür. Yapmaları gereken şeyler 
                                      kendilerine gösterilmiştir. Fakat müjde, 
                                      günahlarının bilincinden gelen rahatsızlık 
                                      içinde olanlara ve üzüntüye düşenlere verilmektedir. 
                                      
 Bu nedenle Hezekiel’in “Ben kötü adamın 
                                      ölümünden mi zevk duyarım?” sözleri "özgür 
                                      iradeyi” kanıtlamaktan çok uzak olmakla 
                                      beraber tam tersini ispatlar. Tanrı’nın 
                                      vaatleri olmaksızın ne denli ümitsiz olduğumuzu 
                                      göstermektedir bu ayetler. Aslında, lütuf 
                                      bizleri kaldırıncaya dek, her an daha da 
                                      kötüleşiriz. Günahkarları kurtarmak için 
                                      bu merhamet sözleri gereklidir (tabi eğer 
                                      Tanrı’nın bu şeyleri sadece konuşmayı sevdiği 
                                      için söylediğini düşünmüyorsanız!). Günahını 
                                      yasanın kendisine gösterdiği kişiden başka 
                                      hiçkimse bu vaat sözlerini alamayacaktır. 
                                      Tanrı’nın yasasının gücünü hissetmemiş olanlar 
                                      ve ölüm ve yargıdan korkmayanların, Tanrı’nın 
                                      merhamet vaatlerine ilgi duymazlar.
  
                                       
                                      Tez 10: Tanrı’nın açıklanmış iradesi ve 
                                      gizli iradesi.  
                                       
                                      Biraz önce Hezekiel kitabındaki bölümde 
                                      peygamberin sözleri, yasa aracılığıyla neden 
                                      bazı insanların günahlarının bilincine varıp, 
                                      bazılarının ise varmadığı sorusuyla hiçbir 
                                      şekilde ilgili değildir. Ayrıca peygamber, 
                                      neden bazıların Tanrı’nın lütfunu alıp, 
                                      bazılarının almadığı konusuyla da ilgilenmemektedir. 
                                        
                                       
                                      Tanrı’nın açıklanmış iradesiyle, gizli iradesi 
                                      arasında çok belirgin bir ayrım yapmalıyız. 
                                      Gizli iradesinde Tanrı, seçeceklerinin (Tanrı’nın) 
                                      merhametini almalarını planlar. Buna burnumuzu 
                                      sokmayıp, saygıyla hayranlık duymalıyız. 
                                      Bizler, Tanrı’nın kendisine saklı tuttuklarıyla 
                                      değil, bizlere açıkladıkları şeylerle ilgilenmeliyiz. 
                                        
                                       
                                      Bunu elimizdeki metne uygularsak, demek 
                                      olur ki yücelikte saklı olan Tanrı, günahkarın 
                                      ölümünden pismanlık duymuyor. Fakat, insana 
                                      kendini açıklamış olduğu şekilde Tanrı, 
                                      yarattığı insanlarda gördüğü ölüm yüzünden 
                                      üzülmektedir ve bu ölümün kaldırılabilmesi 
                                      için bir adım atmıştır. Tanrı’nın gizli 
                                      iradesiyle yönlendirilmemiz imkansızdır 
                                      çünkü bu iradeyi hiçbir zaman bilemeyiz. 
                                      O’ndan korkup O’na hayranlık duymamız için, 
                                      gizli bir iradesinin olduğunu bilmemiz yeterlidir. 
                                        
                                       
                                      Bu nedenle, eğer yok olursak bunun bizim 
                                      suçumuz olduğunu söylemek doğru olur çünkü 
                                      gerçekten de hatalı olan insanın iradesidir 
                                      (Matta 23:27). Fakat bu hatayı Tanrı’nın 
                                      her insandan neden çıkarıp almadığı ya da 
                                      bizler bundan kaçamazken neden bizleri bu 
                                      hatalardan sorumlu tuttuğunu sorgulamak 
                                      bize düşmez. Sorsak bile, cevabını bulamayacağız. 
                                      Pavlus’un Romalılar 9:20’de dediği gibi: 
                                      “Ama ey insan, sen kimsin ki Tanrı’ya karşılık 
                                      veriyorsun?”.  
                                       
                                      Tez 11: Yükümlülük, itaat etme yetisinin 
                                      varlığını kanıtlamaz.  
                                       
                                      Şu sözlerle devam ediyorsun: “Kendisine 
                                      buyrulanı tutmak, her insanın gücü dahilinde 
                                      değilse bu gerektirir ki, Kutsal Yazılardaki 
                                      tüm teşvik sözleri, tüm vaatler, tehditler, 
                                      azarlamalar, bereketler, lanetler ve düzinelerce 
                                      örnekler faydasız ve gereksizdir. Fakat 
                                      daha önce birçok kereler de söylediğim gibi, 
                                      belirli bir yükümlülük belirten Kutsal Kitap 
                                      ayetleri, senin ileri sürdüğün gibi böylesine 
                                      bir “özgür iradenin” varlığını kanıtlamak 
                                      için kullanılamaz.   
                                       
                                      Kendi görüşünü desteklemek için kullandığın 
                                      son bölümlerden biri ise Tesniye 30:11-14: 
                                      “Çünkü bugün sana emretmekte olduğum bu 
                                      emir senin için güç değildir, ve senden 
                                      uzak değildir. O göklerde değildir ki, diyesin: 
                                      Kim bizim için göklere çıkacak ve bizim 
                                      için onu alıp getirecek, ve bize işittirecek 
                                      ki onu yapalım? Ve o denizden öte değildir 
                                      ki, diyesin: Kim bizim için bu denizin ötesine 
                                      gidecek, ve bizim için onu alıp getirecek, 
                                      ve bize işittirecek ki, onu yapalım? Fakat 
                                      yapasın diye o kelam sana çok yakındır, 
                                      ağzında ve yüreğindedir”.   
                                       
                                      Diyorsun ki, bu sözler bizlere buyrulanı 
                                      yanlızca yapabileceğimizi değil, ama bunları 
                                      yapmamızın da yürümek kadar kolay olduğunu 
                                      gösterir! Ama bu metnin anlamı eğer buysa, 
                                      Mesih’in zamanını boşuna harcadığını söylemeliyim. 
                                      Doğal olarak ve kolayca Tanrı’nın gerektir- 
                                      diklerini yapabileceğimiz için O’na hiç 
                                      ihtiyacımız yokken Mesih, Kutsal Ruh’u bizlere 
                                      göndermek için kanını döktü. Peki eğer durum 
                                      buysa, lütuf olmaksızın “özgür iradenin” 
                                      iyi olanı yapamayacağını söylediğin düşünceyle 
                                      tüm bunlar nasıl uyum içinde olabilirler? 
                                      Bunu kendinin söylediğini unuttun mu?   
                                       
                                      Bu nedenle Pavlus’un Romalılar 10:8’de Tesniye 
                                      30:11-14 için söylediklerini burada belirtmemin 
                                      pek gereği yok. Yanlızca, o bölümde "özgür 
                                      irade” hakkında hiçbir şey söylenmediğini 
                                      görmek için o ayetlere bakacağım. Örneğin, 
                                      “senin için güç”, “senden uzak”, “göklerde” 
                                      ve “denizden öte” sözleri ne anlama gelmektedir? 
                                      Bu sözler, sadece, yapmaya çalışabileceğimiz 
                                      şeyleri anlatmaktadır. Bu şeyleri yapabilme 
                                      yetimiz hakkında hiçbir şey söylemezler. 
                                      Basitçe, uzaklıktan bahsederler. Söylediklerimin 
                                      ilkokul mantığı olduğunu biliyorum ama böylesine 
                                      saçma düşüncelerle karşı karşıya kalmışken 
                                      ne yapabilirim ki? Basitçe belirtmek gerekirse 
                                      Musa, bu ayetlerde yasayı adil olarak veren 
                                      bir kişi olarak karşımıza çıkmaktadır. Tanrı’nın 
                                      yasasının ne olduğunu bilmedikleri için 
                                      insanları özürsüz bırakmaktadır. Tanrı’nın 
                                      gerektirdiklerini öğrenmek için başka hiçbir 
                                      yere bakmaları gerekmez. Yasa’yı bilmediklerinden 
                                      onu tutmadıklarını söyleyemezler. Yasa’nın 
                                      bir giz olduğunu ileri süremezler. Çok açıkça 
                                      ortadadır ve görülmektedir. Bu nedenle "özgür 
                                      iradenin” itaatsizlik için ileri sürdüğü 
                                      bahanelerin hepsi ortadan kaldırılmıştır. 
                                         
                                       
                                      Bu ayetlerin Tanrı’nın gerektirdiklerini 
                                      bizlere gösterdiğini tekrar belirtmeliyim. 
                                      Bizlere, yapabileceklerimizi değil, yapmamız 
                                      gerekenleri göstermektedirler. Bizlere, 
                                      ne kadar zayıf ve günahlı olduğumuzu göstermek 
                                      üzere tasarlanmışlardır.    
                                       
                                      Tez 12: İnsan, Tanrı’nın gizli iradesine 
                                      burnunu sokmamalıdır.  
                                       
                                      Şimdi ise senin Yeni Antlaşma’dan “kanıt” 
                                      olarak gösterdiğin ayetlere bakalım. Özellikle 
                                      Matta 23:37: “Ey Kudüs!…ben de kaç kez senin 
                                      çocuklarını öyle toplamak istedim, ama siz 
                                      istemediniz”. Eğer herşey Tanrı’nın arzuladığı 
                                      gibi olacaksa, Kudüs’ün haklı olarak şöyle 
                                      cevap vermesi gerektiğini söylüyorsun: “Gözyaşlarını 
                                      neden boşa harcıyorsun? Eğer peygamberlerini 
                                      dinlememizi istemediysen, neden gönderdin 
                                      ki? Ne yapacağımıza sen karar vermişken, 
                                      bizleri neden sorumlu tutuyorsun?”  
                                       
                                      Fakat daha önce de söylediğim gibi, Tanrı’nın 
                                      gizli iradesine karışmak insanların işi 
                                      değildir, çünkü Tanrı’ya ilişkin gizlide 
                                      olan şeyler bizleri çokça aşmaktadır (1.Timoteyus 
                                      6:16). İsa Mesih aracılığıyla neleri bilip, 
                                      neleri bilmememiz gerektiğini bizlere açıklayan 
                                      beden almış Tanrı’yı düşünerek geçirmeliyiz 
                                      (Koloseliler 2:3). Beden almış Tanrı’nın: 
                                      “sizleri toplamak istedim, ama siz istemediniz” 
                                      dediği doğrudur. Mesih, tüm insanlara kurtuluşu 
                                      sağlamak için yapılması gereken her şeyi 
                                      yapmak, acı çekmek ve sunmak için dünyaya 
                                      gelmiştir. Tanrı’nın gizli iradesiyle katılaştırılan 
                                      bazı insanlar onu reddetmiştir (Yuhanna 
                                      1:5,11). Bu beden almış aynı Tanrı, kendi 
                                      tanrısal iradesi uyarınca bazı kişileri 
                                      yok olmak üzere bırakmış olduğu halde, tanrısızların 
                                      yok olmasından yok olmasından üzülmekte 
                                      ve bunlar için göz yaşı dökmektedir. Bu 
                                      nedenini sormak bize düşmez, sadece O’nun 
                                      karşısında korku ve saygıyla durmamız gerekir. 
                                        
                                       
                                      Bazıları ise, köşeye sıkıştığım anda, Tanrı’nın 
                                      gizli iradesine burnumuzu sokamayız diyerek 
                                      kaçmaya çalıştığımız ileri sürecektir. Ancak 
                                      bu benim icadım değildir. Pavlus, Romalılar 
                                      9:19 ve 21. ayetlerde ve kendisinden önce 
                                      İşaya da (İşaya 58:2) bu şekilde konuşmaktadır. 
                                      Çok açıktır ki, Tanrı’nın gizli iradesini 
                                      araştırmaya kalkmamalıyız, özellikle tanrısız 
                                      insanların şiddetli bir şekilde bunu yapmaya 
                                      ayartıldıklarını gördüğümüzde bizler bunu 
                                      yap- mamalıyız. Onları sessiz ve saygılı 
                                      olmaya çağırmalıyız. Bu doğrultuda sorgulamaya 
                                      devam etmek isteyenler, tabi ki yapabilirler 
                                      fakat Tanrı’ya karşı savaşıyor olacaklardır. 
                                      Kimin kazanacağını göreceğiz!   
                                       
                                      Tez 13: Yasa, insanın zayıflığını ve Tanrı’nın 
                                      kurtaran gücünü gösterir.  
                                       
                                      Gösterdiğin bir başka ayet ise Matta 19:17: 
                                      “Yaşama kavuşmak istersen, O’nun buyruklarını 
                                      yerine getir”. “İstersen” sözünün iradesi 
                                      özgür olmayan birine nasıl söylenebileceğini 
                                      soruyorsun. Fakat daha önceleri sen de "özgür 
                                      iradenin” iyi olanı arzulayamayacağı ve 
                                      lütuf olmaksızın yanlızca günaha hizmet 
                                      edebileceği konusunda benimle aynı fikirdeydin. 
                                      Nasıl olur da şimdi iradenin tamamen özgür 
                                      olduğunu ispatlamak istersin? “Arzu edersen” 
                                      ya da “istersen” gibi ifadelerinin kullanılması, 
                                      o şeyi yapabilme yetisinin o kimsede olduğu 
                                      anlamına geldiği gerçekten de doğru mudur? 
                                      Örneğin şöyle deseydik: “Eğer Davut’la karşılaştırılmak 
                                      istiyorsan, onun gibi mezmurlar yazmalısın”. 
                                      Bununla söylemek istediğimiz, Tanrı bizlere 
                                      bu yetiyi vermedikçe Davut gibi olmamızın 
                                      imkansız olduğu değil midir? Bu nedenle, 
                                      Kutsal Yazılar’da bizlere nelerin Tanrı 
                                      gücüyle yapılabileceğini ve nelerin insan 
                                      gücüyle yapılamayacağını gösteren ifadeler 
                                      görmekteyiz. Bu ifadeler yanlızca bizlerin 
                                      doğal gücüyle yapamayacağı şeyleri göstermez 
                                      fakat bu gibi şeylerin Tanrı’nın gücüyle 
                                      yapılabileceği bir zamanın geleceği vaadini 
                                      verir. Kutsal Yazıların anlatmak istediğini 
                                      şu şekilde de ifade edebiliriz: “Buyrukları 
                                      tutma iradesine eğer sahip olursan (ki bu 
                                      da senin kendinde değil, Tanrı tarafından 
                                      istediği kişiye vermesiyle mümkündür), onlar 
                                      seni o zaman koruyacaklardır”.  
                                       
                                      Aynı şekilde görüyoruz ki, emredilenlerin 
                                      hiçbirini yapamayacak durumda olmamıza rağmen, 
                                      hepsini yapabiliriz zayıflığımız bizim kendimizindir, 
                                      yapabilirliğimiz ise Tanrı’nın lütfuyla 
                                      gelir.  
                                       
                                      Tez 14: Yeni Antlaşma’da verilen bilgiler, 
                                      aklanmış olanları yönlendirmek  içindir.  
                                       
                                      Yeni Antlaşma’da iyi ve kötü işlere ilişkin 
                                      ayetlere dayanan birçok tez ileri sürüyorsun. 
                                      Örneğin: “Sevinin, sevinçle coşun! Sizden 
                                      önce yaşamış olan peygamberlere de böyle 
                                      zulmettiler” (Matta 5:12). Eğer herşey Tanrı’nın 
                                      istediği gibi oluyorsa, iyi işlerin ödüllendirilmesi 
                                      gibi bir şey olamaycağını söylüyorsun.Yani 
                                      sen bu ayetin, insanın yardıma ihtiyacı 
                                      olmadan cennette kendisine ödüller kazandıracak 
                                      iyi işleri yapabileceği anlamına gelmesini 
                                      istiyorsun. Bak sen! Kitabın büyüdükçe senin 
                                      “özgür iraden de” görmeyeli bayağı gelişmiş! 
                                      "Özgür irade” artık sadece iyi olanı 
                                      arzulayıp, yapma gücüne sahip değil ama 
                                      şimdi bir de sonsuz yaşamı elde edebilmesini 
                                      istiyorsun! Peki o zaman Mesih’e ve Kutsal 
                                      Ruh’a ne ihtiyacımız var?  
                                       
                                      “Zeki” insanlar “normal” insanlar için çok 
                                      açık olan şeylere karşı bayağı kör olabiliyorlar! 
                                      Eski Ahit ile Yeni Ahit arasındaki farkı 
                                      görmekte başarısız oluyorsun. Eski Antlaşma’da, 
                                      bizleri Yeni Antlaşma’daki vaatlere koşarak 
                                      gitmemizi sağlayan yasalar ve tehditler 
                                      bulunmaktadır. Yeni Antlaşma’da, çarmıha 
                                      gerilmiş Mesih’te lütuf ve günahlardan bağışlanma 
                                      bulduğumuz müjde bulunmaktadır. Ayrıca, 
                                      lütfu ve affı alarak aklanmış olanları yüreklendirmek, 
                                      Ruh’un meyvelerini ortaya çıkartmak ve çarmıhı 
                                      cesaretle taşımalarını sağlamak için teşvik 
                                      sözleri ve bilgiler bulunmaktadır.  
                                       
                                      Kutsal Yazılar’da sadece insanların uyarınca 
                                      yaşaması gereken yasaları görmekle, Kutsal 
                                      Ruh’un değiştirme işine karşı tamamen körsün. 
                                      Kutsal Yazıları çalışmak için bunca zaman 
                                      harcamış bir kişi için çok şaşırtıcı bir 
                                      şey bu. Işık, karanlıkla ne kadar uyum içindeyse 
                                      Matta 5:12’nin de "özgür iradeyle” 
                                      o kadar ilgisi vardır. O ayet, zaten “lütuf 
                                      altında” olan elçileri bu dünyanın sorunlarına 
                                      karşı güçlendirmek ve teşvik etmek için 
                                      yazılmıştır.   
                                       
                                      Tez 15: Ödüllendirilme, Tanrı’nın vaadine 
                                      dayanır, insanın hakkettiklerine değil.  
                                       
                                      Matta 5:12’deki “ödül” bir vaat gibidir. 
                                      Fakat vaadin varlığı, bizlerin birşeyleri 
                                      yapabileceği anlamına gelmez. Sadece, belirli 
                                      bazı şeyleri yaparsak ödüllendirileceğimizi 
                                      kanıtlar. Buradaki soru, karşılığında ödülün 
                                      sunulduğu davranışları yapıp, yapamayacağımızdır. 
                                      Bazıları, bu ödülün koşan herkesin önüne 
                                      konduğunu bu nedenle de herkesin koşup, 
                                      ödülü kazanabileceğini söylerler! Ne kadar 
                                      da komik bir mantıktır bu! (“Özgür irade” 
                                      böyle düşüncelerle kanıtlanabilecek olsaydı, 
                                      bunların bayağı yardımı olurdu!)  
                                       
                                      Herşeye karar veren Tanrı’ysa, ödül söz 
                                      konusu olamaz düşüncesini savunmaya çalışıyorsun. 
                                      Eğer bununla, isteksiz bir işçiyi “ödüllendirmek 
                                      istemeyeceğini” söylemek istiyorsan, sana 
                                      katılıyorum. Fakat insanlar iyiyi ve kötüyü 
                                      isteyerek yaptıklarında, ödül veya ceza 
                                      bunların doğal sonuçlarıdır. İradelerini 
                                      kendi güçleriyle kontrol edemeseler bile 
                                      bu geçerlidir. Ancak diğer taraftan bizler 
                                      yanlızca lütuf aracılığıyla iyi olanı yapmayı 
                                      arzulayabiliyorsak, açıkça görülür ki kazanç 
                                      ve ödül de yanlızca lütuf aracılığıyla gelir. 
                                        
                                       
                                      Fakat ödül hakkında değil, yaptıklarımızın 
                                      sonuçları hakkında konuşmalıyız. Karşılığı 
                                      verilmeyecek hiçbir iyilik ve kötülük yoktur. 
                                      Cehennem ve yargı, tüm kesinliğiyle kötü 
                                      olanları beklemektedir. Aynı şekilde, tanrısal 
                                      kişileri de bir krallık bekler çünkü bu 
                                      onlara göksel Babaları tarafından hazırlanmıştır 
                                      (Matta 25:34). Tanrı’nın krallığını kazanmak 
                                      için iyi işler yapmaya çalışırsak, başarısız 
                                      olacağız ve böylece tanrısal olmadığımızı 
                                      göstereceğiz.   
                                       
                                      Öyleyse, tüm Kutsal Yazılar’da krallığı 
                                      vaat eden ve cehennem tehditlerini ortaya 
                                      koyan ayetler ne anlama gelmektedir? (Tekvin 
                                      15:1; II. Tarihler 15:7; Eyüb 34:11; Romalılar 
                                      2:7). Bunlar basitçe, iyi ve kötü yaşanmış 
                                      hayatların sonuçlarını gösterir. Bilgilendirmek 
                                      ve uyandırmak için tasarlanmışlardır. Ödül 
                                      hakkında hiçbirşey söylemezler fakat bizlere 
                                      neler yapmamız gerektiğini öğretir ve sona 
                                      kadar dayanmamız için teşvik ederler. (Tekvin 
                                      15:1; 1. Korintliler 15:58; 16:13). Bu aynı 
                                      bizim bir kimseyi, yaptıklarının Tanrı’yı 
                                      hoşnut ettiğini söyleyerek teşvik etmemiz 
                                      ya da yaptıklarının Tanrı’yı hoşnut etmediğini 
                                      söyleyerek o kişiyi uyarmamız gibidir.  
                                       
                                      Fakat sen şu sözlerinle karşı çıkıyorsun: 
                                      “Eğer herşey daha önceden karara bağlanmışsa 
                                      Tanrı neden bunları bizlere açıklama zahmetine 
                                      katlanıyor ki?” Bunun cevabı şudur ki Tanrı, 
                                      Sözü aracılığıyla amaçlarını bizlerde ortaya 
                                      çıkarır. Bunu, Sözü olmaksızın da yapabilirdi 
                                      fakat bizlerin O’nunla beraber çalışması 
                                      O’nu hoşnut etmiştir. Bu nedenle, bizleri 
                                      de bu işleyişe dahil etmek için Sözü’nde 
                                      bunları bizlere açıklar. Bu sebeple Tanrı 
                                      kendi amaçlarını bizlerde gerçekleştirir 
                                      fakat aynı zamanda da kendi gücünün ve görkeminin 
                                      ve bizim zayıflığımızın ve kötülüğümüzün 
                                      tüm dünyada ilan edilmesi için ödüllerden 
                                      ve cezalardan bahseden Sözünü tüm dünyaya 
                                      vermektedir. Fakat tüm diğer kişilerin değersiz 
                                      saydığı bu gerçekler, Tanrısal kişilerce 
                                      kabul edilip, yüreklerde saklanırlar.  
                                       
                                      Tez 16: Tanrı’nın kudreti, bizlerin sorumluluklarını 
                                      ortadan kaldırmaz.  
                                       
                                      “Onları meyvelerinden tanıyacaksınız” (Matta 
                                      7:16) sözlerindeki meyvelerin bizlere ait 
                                      olduğunu ve bu nedenle Tanrı’nın Ruh’u tarafından 
                                      bizlere verilemeyeceğini söylüyorsun. Ne 
                                      saçma bir mantıktır bu! O’nu kabul edip, 
                                      almış olmamıza rağmen Mesih’in bizlerin 
                                      olduğu söylenir. Gözlerimizi biz yaratmamış 
                                      olsak da bizimdirler! Sonra, Luka 23:34’den 
                                      başka bir tez ileri sürüyorsun: “Baba onları 
                                      bağışla”. İrademiz eğer özgür değildiyse, 
                                      İsa o zaman katillerini bağışlasaydı daha 
                                      iyi olurdu çünkü "özgür iradeleri” 
                                      yoktu ve başka türlü davranamazlardı diyorsun. 
                                      Fakat bunun cevabı Rab’bin kendi sözlerinde 
                                      bulunmak- tadır: “çünkü ne yaptıklarını 
                                      bilmiyorlar”. Bu sözlerle Mesih’in anlatmak 
                                      istediği, bu kişilerin iyi olan şeyi arzulayamadıkları 
                                      gerçeği daha ne kadar açık olabilir ki? 
                                      Bilmedikleri şeyi nasıl arzulayabilirler 
                                      ki? İradenin zayıf- lığına ilişkin bundan 
                                      daha güçlü bir ifade kullanılamazdı. İrade, 
                                      yanlızca iyilik yapmakta yetersiz değildir 
                                      fakat ne yaptıklarının ne derece kötü olduğunu 
                                      ne de iyinin ne olduğunu bilmemektedir!  
                                       
                                      Yine başka bir ayeti, Yuhanna 1:12’yi kullanıyorsun: 
                                      “Ancak kendisini kabul edip, adına iman 
                                      edenlerin hepsine Tanrı’nın çocukları olma 
                                      hakkını verdi”. Eğer iradeleri özgür değilse 
                                      Tanrı onlara çocuklar olma hakkını nasıl 
                                      verebilir diyorsun. Fakat ayeti dikkatli 
                                      oku. Yuhanna burada, İblis’in çocuğu olmaktan 
                                      Tanrı’nın çocuğu olmaya doğru kökten ve 
                                      bütünüyle bir değişmeden söz ediyor. Kişi 
                                      hiçbir şey yapmıyor burada, ama yanlızca 
                                      bir şeyden başka bir şeye dönüşüyor! Bizler, 
                                      içimizdeki "özgür iradenin” kullanılmasıyla 
                                      değil, Tanrı’nın yaptığı bir eylem sonucu 
                                      Tanrı’nın çocukları oluruz. Yuhanna bizlere, 
                                      insanların iman ettikleri taktirde lütuf 
                                      mijdesinin tüm insanlar için Tanrı’nın çocukları 
                                      olmak gibi muhteşem bir fırsatı yarattığını 
                                      anlatmaktadır. Arzulamanın ve iman etmenin, 
                                      kendi güçleriyle yapabilecekleri şeyler 
                                      olmaması bir kenara, bunlar hakkında herhangi 
                                      bir önbilgiye de sahip değillerdir. İnsanlar, 
                                      Mesih’e hem Tanrı Oğlu hem de İnsanoğlu 
                                      olarak iman etmeyi gerektiren bir müjdeyi 
                                      kendi kendilerine ortaya çıkaramazlar. Eğer 
                                      durum böyleyse, nasıl olurda onu kabul etmeye 
                                      yeterli ya da istekli olabilirler? Yuhanna 
                                      bu ayette "özgür iradenin” sahip olduğu 
                                      iyi özellikleri değil, müjde aracılığıyla 
                                      Tanrı’nın tüm dünyaya bildirdiği Tanrı Krallığının 
                                      zenginliklerini vaaz etmektedir. Yuhanna 
                                      aynı zamanda "özgür iradenin” müjdeye 
                                      karşı olmasından ötürü onu kabul edenlerin 
                                      sayısının ne kadar az olduğundan bahsetmektedir. 
                                      “Özgür iradenin” gücü şöyle tanımlanabilir 
                                      Şeytan iradenin üzerinde hüküm sürer böylece 
                                      irade Tanrı’nın lütfunu reddeder. İrade 
                                      aynı zamanda yüreklerimizde yasayı yerine 
                                      getiren Kutsal Ruh’u da reddeder çünkü "özgür 
                                      irade” yasaya kendi çabalarıyla itaat edebileceğini 
                                      düşünür.  
                                       
                                      Ve bundan sonra sen, düşüncelerini desteklemek 
                                      için Pavlus’un sözlerinden alıntı yapıyorsun 
                                      - o Pavlus ki, özgür iradenin en ateşli 
                                      karşıtıdır! Romalılar 2:4’ü kullanıyorsun 
                                      : “Tanrı’nın sınırsız iyiliğini, hoşgörüsünü 
                                      ve sabrını hor mu görüyorsun? O’nun iyiliğinin 
                                      seni tövbeye yönelttiğini bilmiyor musun?” 
                                      Ve şu soruyu soruyorsun: “ ‘Özgür iradesi’ 
                                      olmayan insanlar, Tanrı’nın iyiliğini hor 
                                      görmekten nasıl suçlu olabilirler? Kötülüğü 
                                      kontrol eden yargıç olarak nasıl insanları 
                                      yargılayabilir ki Tanrı?” Romalılar 2:4’deki 
                                      sözlerin, Tanrısız kişilerin ne kadar güçsüz 
                                      olduklarını kendilerine göstermek amacıyla 
                                      yapılmış bir uyarı olduğunu nasıl oluyor 
                                      da göremiyorsun? Onları alçaltarak Tanrı, 
                                      bu gibi insanları Kendi lütfunu almak üzere 
                                      hazırlamaktadır. Sonraki 
                                      Sayfa (Üçüncü Bölüm - Erasmus'un Öğrettikleri 
                                      Hakkında)  |