SUNUŞ
Son
zamanlarda ülkemizde birçok fikir tartışılmakta
ve halkımız sürekli yeni bir şeyleri öğrenmek
için büyük bir gayret göstermektedir. Bu
aynı zamanda bireylerin de birbirlerini
daha yakından tanımasını sağlamaktadır.
isa mesih hayatı hıristiyanlık
inancı hıristiyanlar
Ülkemiz gerçekten zengin uygarlıkların beşiği
olmuş bir ülkedir. Topraklarımız üzerinde
her zaman farklı dinsel inançlara sahip
birçok insan yaşamını sürdürmüş, birbirleriyle
dostluklar kurmuş ve dünyanın bir çok yöresinde
bugün bile ihtiyaç duyulan hoşgörü toplumunu
oluşturmayı başarabilmişlerdir. isa
mesih hayatı hıristiyanlık inancı hıristiyanlar
Gerçek anlamda gelişmiş toplumlarda daima
farklı dinsel inançlara sahip insanlar yaşamlarını
sürdürmeye devam edeceklerdir. Bu bağlamda
onları birbirlerine bağlayacak olan kendi
ülkelerine duydukları sevgi ve bağlılıklarıdır.
Dinsel inançlar ise kişiyi yalnızca manevi
anlamda bağlayan ve kendi kişisel yaşamını
etkileyen kavramlardır.
Bu nedenle toplum içindeki insanlar, farklı
inançlara sahip olan kendi toplumundaki
diğer insanları önyargısız olarak dinleyip
anlayabildikleri sürece inançları her ne
olursa olsun birbirlerine güvenen birbirlerini
destekleyen ve ülkeleri için birbirleriyle
bir bütünlük içinde hizmet eden bir toplum
ortaya çıkar. isa
mesih hayatı hıristiyanlık inancı hıristiyanlar
Böyle bir toplumda anlayış, hoşgörü ve sevgi
hakim olur. Devletine ve milletine bağlı,
devletinin ve milletinin gelenek ve göreneklerine
saygılı bambaşka bir nesil ortaya çıkar.
isa mesih
hayatı hıristiyanlık inancı hıristiyanlar
İşte iletişimin bu denli geliştiği bir çağda,
biz de ülkemizin bu konuda çok mesafeler
kat ettiğini görmekten gerçekten sevinç
duyuyoruz. Bu bağlamda toplumumuzun bir
ferdi olarak sürekli karşılaştığımız "Siz
İncil'de ne buluyorsunuz da bu kitaba göre
yaşamaya çalışıyorsunuz''" tarzında
sorulara öz ve açık cevaplar vererek bu
iletişim bağında yerimizi almak istedik.
Bu çalışma, işte bunun üzerine ortaya çıktı.
Bu çalışmada özellikle İncil'e inanmamızın
nedenlerini ve imanımızı kanıtlamak için
bir takım açıklamalarda bulunmak yerine
yalnızca inancımızın temeli olan Mesih İsa
çizgisini anlatmaya çalıştık. Yüzlerce yıllık
Kutsal Kitap'ta, Tevrat'ın başından İncil'in
son sayfasına kadar Tanrı'nın vaadi olan
ve sonunda insanların günahlarına bir bağışlama
olarak sunulmuş Mesih İsa üzerine kurulmuş
inancımızı siz merak edenlere aktarmak istedik.
Ayrıca
toplumumuzun büyük bir kesiminin İslam inancında
olmasından ötürü de İncil inancının Mesih
İsa'yı algılayışının, Kur'an inancının Mesih
İsa'yı algılayışından bir hayli farklı olduğunu
ve bu nedenle bir Mesih İnanlısının İncil'in
dışına çıkamayacağını vurguladık.
Böylelikle ülkemiz sınırları içinde yaşayan
her kesimden insanımızın istediği takdirde
bu küçük çalışma aracılığıyla Mesih İsa'ya
iman etmiş kişilerin neye inandığını ve
neden bu inançta hayatlarının sonuna kadar
kaldığını anlamasına yardımcı olmak istedik.
Umarız bu küçük çalışma hem Mesih İnanlılarını
daha yakından tanımak isteyenlere, hem de
Kutsal Kitap üzerinde çalışmalarda bulunanlara
yardımcı bir kaynak olur. isa
mesih hayatı hıristiyanlık inancı hıristiyanlar
Tanrı'dan esenlik dileklerimle.
EVRENİ
SARAN TANRI BİLGİSİ
"Haksızlıkla
gerçeğe engel olan insanların bütün tanrısızlık
ve haksızlığına karşı Tanrı'nın gazabı gökten
açıkça gösterilir. Çünkü Tanrı'ya dair bilinen
ne varsa, gözlerinin önündedir. Tanrı hepsini
gözlerinin önüne serdi. Dünyanın yaratılışından
beri, Tanrı'nın görünmeyen nitelikleri,
yani sonsıız gücü ve Tanrılığı, O'nun yaptıklarıyla
anlaşılarak açıkça görülüyor. Bu nedenle
özürleri yoktur. Tanrı' yı bildik leri halde
O'nu Tanrı olarak yüceltmediler, O'na şükretmediler.
Ama düşüncelerinde budalalığa düştüler;
anlayışsız yüreklerini karanlık bürüdü.
Akıllı olduklarını iddia ederken akılsız
olup çıktılar. Ölümsüz Tanrı 'nın yüceliği
yerine ölümlü insana, kuşlara, dört ayaklılara
ve sürüngenlere benzeyen putları yeğlediler.
" (İnci1-i Şerif / Romalılar 1:18-23)
isa mesih
hayatı hıristiyanlık inancı hıristiyanlar
Burada açıkça
gördüğümüz gibi Tanrı bütün evreni kapsayan
bir kavramdır. Bu kavram yaradılış anından
itibaren bütün insanlığın yüreğine nakşedilmiştir.
Bu nedenle "din" olarak isimlendirdiğimiz
ve sonuçta insanın kendisinden üst bir varlığa
ya da yaratıcıya inanma ihtiyacından oluşan
yeni bir kavram ortaya çıkmıştır.
Kutsal
Kitap'ın ilk ayetini okuduğumuzda "Başılangıçta
Tanrı yeri ve göğü yarattı" (Tekvin
l:l) sözüyle karşılaşmaktayız. Bu ilk ayetle
esasında büyük bir bilgilendirme başlamaktadır.
Kutsal Kitap Tanın'nın varlığı ya da yokluğu
üzerinde hiçbir tartışmaya girişmek ihtiyacını
duymaksızın sözlerini aktarmaya başlamaktadır.
Doğru olanı da budur. Çünkü Tanrı eğer bütün
evreni yaratan ve bütün evreni kapsayan
bir varlıksa kendi varlığı üzerinde sınırlı
insan düşüncesinin kaygılarında tartışma
gereksinimi duymaz. Kendi varlığının tartışılması
konusunu yarattığı ve düşüncede özgür bıraktığı
insanın kendisine bırakmıştır. Ama kendisi
mutlak hakim olarak böyle bir tartışmanın
sözünü dahi etmeksizin kendisi hakkında
insanlığı bilgilendirmeye başlar.
Dinlerse
daha çok bu bilgilendirmeden yola çıkarak
bazen Tanrı'nın anlattığı bu kesin hatlar
üzerinde bir yerlere oturmuşlar, bazen de
Tanrı'nın anlatmadığı ama insan yüreğine
nakşettiği varlığının gölgesinden esinlenen
insanların dudak uçlarında şekil kazanmışlardır.
Özellikle bu çalışmanın başında sizlere
Tanrı'nın varlığını ve yüceliğini, "din"
kavramından biraz uzaklaştırarak sunmaya
gayret ettim. Burada bir din karşıtlığı
ya da bu kavramın varlığı, yokluğu şeklinde
bir tartışma içine sizleri çekmiş olmak
istemiyorum. Çünkü Tanrı gerçeğini çok net
olarak algılayan ama din olarak tanımlanan
bir takım Tanrısal yolları da burada söylemeden
geçemeyeceğim. Ama din kavramını bir Budizm,
bir Şinto dini için ya da bir mitolojik
inanç için de kullanabiliriz. Bu anlamda
din Tanrı'nın yarattığı insanlığın, sevgisinde
ilişkiye çağırdığı yolu net bir biçimde
görebilmesini engellemektedir. Ben burada
din ve dinler kavramlarından uzak kalmanın
önemini vurgulamak, başka bir deyişle Yüce
Yaratıcıyı kendi anlattığı şekliyle, insan
algılamaları ya da insan uygulamaları olmaksızın
net olarak tanımaya önem verdiğimizi söylemek
istiyorum. isa
mesih hayatı hıristiyanlık inancı hıristiyanlar
Esasında
bütün evrenin hakimi olan Tanrı'yı yüzde
yüz tanımak ve bilmek biz insanlar için
sınırlarımız dışında bir olaydır. Bizler
ancak Tanrı'nın bize kendi algı sınırlarımız
içinde gerek seçtiği kişiler, gerekse tarihsel
bir takım olaylarla anlattıkları ya da yaşam
kesitleriyle bize tanıtmaya çalıştıkları
kadarıyla biz 0'nu tanıyabilir, algılayabiliriz.
Bu
bağlamda dünyada bir O'nun anlatımı, bir
de insanların gerek O'nun anlatımından esinlenerek,
gerekse 0'nun anlatımını daha henüz işitmeden
yüreklerinde gizli Tanrı'yı arayışları ile
ürettikleri anlatımlar vardır. Ama gerçek
şudur ki. ne O'nun anlatımlarından esinlenerek
ürettikleri, ne de kendi yüreklerine işlenmiş
Tanrı bilgisinden yola çıkarak ürettikleri,
insanları gerçek insan-Tanrı ilişkisine
ulaştıramamaktadır. Bu ilişkinin tek bir
yolu vardır. Bu yol Tanrı'nın kendi kendisini
açıkladığı yoldur. Ancak Tanrı yolunu Tanrı'nın
kendi sözlerinden ögrenenler, Evrenin hakimi
olan Yüce Tanrı'ya kavuşma şansına sahip
olanlardır. Diğerleri ise kendi söylediklerini
kendileri uygulayıp dururlar. Bu kişiler
gerçek Tanrı anlatımını işitseler bile inandıkları
insan ürünü inançlar bazen tabu olarak kalmakta
ve bu kişiler hiçbir zaman gerçek Tanrı
bilgisine varamamaktadırlar. isa
mesih hayatı hıristiyanlık inancı hıristiyanlar
Uzakdoğu'ya
yaptığım bir iş gezisinde büyük bir fabrikanın
yönetim odasına girmiştim. Fabrika büyük
bir disiplin içinde işliyordu. Herşey çağdaş
ve yönetim de oldukça güçlü görünüyordu.
Bütün bu düzen içinde odanın bir köşesinde
asılı duran oyuncak bir bebek dikkatimi
çekti. Daha sonra bu bebeğin burada insanlar
tarafından tapınılan bir Tanrı olduğunu
öğrendiğimde gerçekten aklım karışmıştı.
Nasıl oluyordu da bir uygarlık devi içinde,
büyük bir azim ve disiplinle çalışan bu
insanlar, böylesine görkemli bir evrenin
yaratıcısını bir bebek içinde açıklayabiliyorlardı.
Sanırım bu küçük örnekle yukarıda söylediğim
cümle daha anlam kazanmış oldu. Bu çalışkan,
saygılı insanlar tarihin derinliklerinde
kendi atalarının ürettikleri inancın artık
kurtulamaz birer takipçisi olmuşlardı. Bu
inanç Evrenin Yaratıcısının sözlerinin onlara
ulaşmasını önleyebilecek kadar artık tabulaşmış
bir hal almıştı. Ama eğer bu kişilerle kendi
inançları hakkında biraz konuşabilme şansımız
olsaydı, herhalde şu ya da bu şekilde, bir
takım simgelerle, ruhlara inançla oluşturdukları
inançları içinde muhakkak evrenin hakimi
Tanrı inancından ufak tefek alıntıları,
benzerlikleri görebilecektik. Bu insana
daha yaradılışında verilen Tanrı bilgisinin
esintilerinden kalmış kırıntılar olacaktı.
isa mesih
hayatı hıristiyanlık inancı hıristiyanlar
Buna
göre biz her inanç içinde bütün evreni kapsayan
Tanrı bilgisinden bir miktar olduğunu gözlemleyebiliriz
ve en azından bu noktada az da olsa başka
inançlarla iletişim kurabilmemiz söz konusu
olabilir. Ama esas olan yüzde on, yüzde
yirmi Tanrı bilgisi ve geri kalan insan
yönlendirişi değildir. Bizim anlayış ölçülerimizde
Yüce Yaratıcı'nın, bizim anlayışımıza göre
kendini tanıttığı yüzde 85'lere varan ve
özünde doğrudan doğruya Tanrı ile yüzde
yüz birlikteliği sağlayan gerçek Tanrı bilgisidir.
isa mesih
hayatı hıristiyanlık inancı hıristiyanlar
Biz dolayısıyla
bu bilginin, bu Tanrısal gerçeğin Kutsal
Kitap çerçevesinde bütün insanlığa açıklandığı
kanısındayız.
Bu doğaldır
ki, bazı kişi ve inançlar için yalnızca
bizim doğrumuz olarak kalacaktır. Sunuş
bölümünde anlatmaya çalıştığımız gibi bu
yalnızca bizim doğrumuzun ne olduğunu merak
edenler için bir anlatımdır. Yoksa amaç
ne kimsenin doğru bildigine saldırmak ne
de kimsenin doğru bildiğine saygısızlıkta
bulunmak değildir. Atalarımız "Kişi
kendini bilmek gibi irfan olmaz" demişler.
Gerçekten herkes yaşadığı toplumda yerini
bilirse ve ona göre yaşamını sürdürürse
sanırım bu topluluk dünyanın en medeni topluluğu
olurdu. Eger kişi gerçekten Kutsal Kitap
izleyicisi olma yolunda kararlı ise; sanırım
kitaptaki ayetler konuya açıklık :
"Özgür
insanlar olalak yaşayın; ama özgürlüğünüzü
kötülük yapmak için bahane etmeyin. Tanri'nın
kulları olarak yaşayın. Bütün insanlara
saygı gösterin. İmanlı kardeşlerinizi sevin.
Tanri'dan korkun, krala saygı gösterin."
(İnci1-i Şerif / I.Petrus 16- I 7)
Sonraki
Sayfa (Kendi Doğrumuzu Anlatırken)
|