|  
                                       
                                      GİRİŞ :  
 İncil de en zor anlaşılan bölümle karşı 
                                      karşıyayız. Bu bölümü ilk okuduğumuzda bir 
                                      anlam çıkaramayabiliriz. Ve de bizi farklı 
                                      yerlere sürükleyebilir. Şimdi birlikte bu 
                                      bölümü çalışacağız. Size biraz bu bölümü 
                                      açmaya çalışacağım, fakat her konu ve her 
                                      ayet üzerinde durmayacağım. Çünkü bu hepimiz 
                                      için zor olurdu. Bazı ipuçları vermekle 
                                      yetineceğim. İnanıyorum ki bu ipuçları vahiy 
                                      bölümünü okudukça her konuyu ve her ayeti 
                                      daha iyi anlamanızı sağlayacak ve de size 
                                      yardımcı olacak.
 
 Bir şey daha söylemem gerekiyor; vahiy bölümü 
                                      gibi bir bölümü çalışırken alçak gönüllü 
                                      olmak zorundayız. Benim burada sunduğum 
                                      yorumların tek doğru olduğunu ve bunun dışında 
                                      ki yorumların yanlış olduğunu söyleyemem. 
                                      Ama sizinle üzerinde düşüneceğimiz yorum 
                                      sayesinde Tanrının tasarısının nasıl yerine 
                                      oturduğunu ve bu mesajını verdiğini göreceğiz. 
                                      Bu dersimizde Vahiy bölümün konusunu, içeriğinin 
                                      açıklamasını yaparak ve ana hatlarına biraz 
                                      bakarak bir giriş yapacağız.
 
 Vahiy bölümü, biz imanlıları Mesih'in zaferine 
                                      ortak etmek için esinlendirilmiş kutsal 
                                      bir yazıdır. Vahiy bölümü gerek zulümlerden, 
                                      gerekse dünyanın çekiciliğinden ötürü cesaretini 
                                      yitiren kardeşlere yazılmıştır. Asıl amacı 
                                      kötülüğün güçlerine karşı savaş veren Kiliseyi 
                                      yüreklendirmektir. Konusu ise Tanrının taht 
                                      üzerindeki egemenliği ve zaferidir. Yani 
                                      İsa Mesih, ölümü, ölüler diyarını, cehennemi 
                                      ve Vahiy bölümünde geçen ejderhayı, canavarı, 
                                      sahte peygamberleri ve de canavara tapanları 
                                      kesin kes yeniyor. Zafer hem Onun hem de 
                                      bizimdir. Öyle ki kutsalların duaları tarihin 
                                      akışını sağlayan ve de sırlarını açan anahtardır. 
                                      İmanlılar bazen yenilmiş görünse de aslında 
                                      egemenlik sürmekteler. Örnek: Video kaseti.
 
 Vahiy bölümü elçi Yuhanna'nın görünümlerinden 
                                      oluşuyor. Yuhanna Rab'den bu görümleri aldığı 
                                      sırada Yunanistan'da ki Patmos Adası'nda 
                                      esirdi. Görümlere baktığımız zaman vahiy 
                                      bölümünün imanlıların baskı altında olduğu 
                                      bir dönemde, yani imparator Neron'un son 
                                      zamanlarında ya da Domityan'ın zamanında 
                                      yazıldığını İ.S. 95-96 yılları olduğunu 
                                      görüyoruz. Domityan'ın dönemlerinde imanlılar 
                                      imparatorun heykeline tapınmayı reddettikleri 
                                      için baskılara maruz kaldılar.
 
 Vahiy bölümü Kutsal Kitap'ın son bölümüdür; 
                                      son bölüm olduğu için özellikle iki şeyi 
                                      anlamamızı sağlar:
 1. Başka vahiy yoktur; tanrısal vahiy 
                                      bitmiştir.
 2. Günahın araya girmesinden dolayı 
                                      yaratılışta yarım kalan birçok konu burada 
                                      sonuca bağlanmakta ve tamamlanmaktadır.
 
 Bu yüzden Kutsal Kitap'ımızdaki Yaratılış 
                                      bölümünde gördüğümüz birçok simgeyi ve olguyu 
                                      Vahiy bölümünde de tekrar görebiliyoruz. 
                                      Örnek: Yaratılış 2. bölümdeki "Yaşam 
                                      ağacı"na Vahiy 20 ve 21. bölümlerde 
                                      tekrar rastlıyoruz. Yaratılışta ne olmuştu? 
                                      Günah araya girdiğinde yaşam ağacının meyvesinden 
                                      alamaz olduk. Vahiy'e geldiğimizde bütün 
                                      uluslar yaşam ağacından yiyebilmektedir 
                                      artık her türlü lanet, bela günahın getirdiği 
                                      yozlaşma, ceza, hastalık ve ölüm ortadan 
                                      kalkmıştır. Yaratılışta cennet ortadan kayboluyor 
                                      vahiy de cennete yeniden kavuşuyoruz Kutsal 
                                      Kitap'taki bu iki bölüm Kutsal Kitap'ın 
                                      kapaklarını oluşturmaktadır. Baş ve son; 
                                      bir kitaba ne zaman kapak konur? Tamamlandığı 
                                      zaman, bizimde elimizdeki bu Kutsal Kitap 
                                      tamamlanmıştır.
 
 Vahiy kitabı Apokaliptik bir yazıdır. Grekçe 
                                      bir kelimedir, kelime anlamı perde arkasında 
                                      gizli kalan sırların perdenin açılışı ile 
                                      gün ışığına çıkması demektir. Apokaliptik 
                                      yazıların özelliği nelerdir? Bir yazının 
                                      Apokaliptik bir yazı olması için:
 
 1. Son günler ile ilgili haber vermesi 
                                      gerekli,
 2. Acı çeken imanlılara hitap etmesi 
                                      gerekli,
 3. Mecazi bir dil kullanılması gerekli 
                                      (Örneğin benzetmeler ve görümler),
 4. Yazarı sürgünde olması da diğer 
                                      bir özelliğidir apokaliptik yazıların (Kutsal 
                                      Kitaptaki apokaliptik diğer yazılar Hezekiel, 
                                      Daniel ve Zekeriya'dır. Vahiy bölümündeki 
                                      birçok mecaz ve mesaj bu kitaplardan alınmadır.).
 
 Vahiy kitabının ana dersi: Rab dualarımızı 
                                      işitir. Bizim aracılığımızla zafer kazanır 
                                      ve imanlı hayatının sonu olmayan bir kutlama 
                                      olduğunu gösterir. Yani ana dersi "Güven"dir. 
                                      Buradan çıkarmamız gereken derslerden birisiyse 
                                      dua hayatımızın yoğunlaşması gerekliliğidir. 
                                      Rab'bin egemenliği uğruna fedakarlık, O'nun 
                                      zaferi uğruna gerekirse hayatımızı bile 
                                      verebilmek, sıkıntı ve zorluk içinde bile 
                                      kutlama ve sevincin bilincine varabilmek 
                                      ve bu kitapta Rab'bin zaferini görmeye çalışmaktır. 
                                      Eğer bu mutluluğun kaynağını öğrenip hayatımıza 
                                      geçirebiliyorsak ne mutlu bize (Vahiy 1:3).
 
 Vahiy bölümünde anlatılan ana olaylar yani 
                                      son günler Rab'bin ikinci gelişi, yargı, 
                                      Mesih karşıtı, büyük sıkıntı dönemi, Kiliseye 
                                      uyarılar, bütün bu olaylar bu kitabın kabuğudur. 
                                      Yani meyvenin kabuğu gibi, önemli olan ana 
                                      derstir yani meyvenin etidir. Tabi ki ete 
                                      ulaşmak içinde kabuğu soymalıyız ama bizim 
                                      için önemli olan bu kitabın etidir.
   
                                      Vahiy bölümü ile ilgili 4 tane yorum vardır 
                                      :1. Geçmişçi
 2. Tarihçi
 3. Gelecekçi
 4. Mecazcı
 
 1. Geçmişçi Yorum :
 Vahiy bölümü aslında yazıldığı dönemde olup 
                                      bitenleri anlatır. Yuhanna simgesel bir 
                                      dil kullanarak seslendiği kiliselere, kendilerini 
                                      ilgilendiren konuları yazıyordu. Dünyanın 
                                      sonunu anlatmıyordu. 1.yy imanlılarına seslenir. 
                                      Bu yoruma göre vahiy kitabının genel amacı 
                                      o dönemde baskı çeken imanlıları, "Size 
                                      zulmeden Roma İmparatorluğu'nun çöküşü kesindir, 
                                      siz zafer kazanacaksınız." mesajıyla 
                                      yüreklendirmektir. Bu yoruma göre canavar, 
                                      İmparator Neron oluyor. Babil ise Roma'dır. 
                                      Mesih'in 1000 yıllık krallığı ise 4.yy.dan 
                                      sonra resmi kilisenin güç kazandığı dönem 
                                      olarak yorumlanıyor. Katolik Kilisesi Vahiy 
                                      bölümünü bu yoruma göre değerlendirmektedir.
 
 2. Tarihçi Yorum :
 Vahiy bölümü tarihi belirleyen ana gelişmeleri 
                                      simgeliyor. Örneğin Hun istilası, Hitler'in 
                                      ortaya çıkması, İslamiyet'in doğuşu, Roma'nın 
                                      yıkımı vb. gibi olayları simgeliyor.
 
 3. Gelecekçi Yorum :
 Vahiy bölümünde geçen bütün olayların 
                                      ve bütün simgelerin yalnız ve yalnız dünyanın 
                                      sonu geldiğinde cereyan edecek gerçekleşecek 
                                      olan olayları anlattığını ileri sürer. Bu 
                                      yoruma göre Vahiy kitabı dünyanın sonunda 
                                      olacakları bilmek ve buna hazırlanmak dışında 
                                      güncel yaşamımızı ilgilendiren bir mesaj 
                                      taşımadığını ileri sürmektedir.
 
 4. Mecazcı Yorum :
 Vahiy bölümünün geçmişteki, şimdiki 
                                      ve gelecekteki belirli olaylardan veya kişilerinden 
                                      söz ettiğini kabul etmez. Bu yoruma göre 
                                      semboller imanlılara yalnız cesaret veren 
                                      ruhsal ilkeleri anlatıyor kitabın konusu 
                                      iyiliğin kötülük üzerindeki zaferidir.
 
 Peki biz hangi yorumu savunuyoruz? Aslında 
                                      hepsini; neden hepsini savunuyoruz? Çünkü 
                                      Kutsal Kitap bunu gösteriyor; bu konudaki 
                                      anahtar ayetimiz hangisidir? Vahiy 1:19 
                                      Burada Rab Yuhanna'dan Kilise'nin ilk günleri 
                                      ile ilgili, sürmekte olan tarih ile ilgili 
                                      ve son olaylarla ilgili olarak yazmasını 
                                      istemiştir. Gördüğü şeyler: Yuhanna'nın 
                                      geçmişte tanık olduğu şeylerdir. Nedir tanık 
                                      olduğu şeyler? Mesih inancının tarihsel 
                                      temeli, çarmıh ve diriliş. Şimdi olan şeyler: 
                                      Tarihsel gelişmeler, kiliselere yazılan 
                                      olaylar ve o dönemde ki Kilise'nin durumu. 
                                      Bundan sonra olacak şeyler: Dünyanın sonuna 
                                      doğru gerçekleşecek olaylardır ki Vahiy 
                                      kitabında en çok son günler anlatılmaktadır.
 
 Okurken ve yorum yaparken dikkat etmemiz 
                                      gereken ve kendimize sormamız gereken soru: 
                                      "Bu üç şıktan hangisi söz konusu ve 
                                      buna paralel Kutsal Kitap'tan hangi ayetler 
                                      bulunmakta." Örneğin Vahiy 12:5'de 
                                      geçen "doğan çocuk" Mesih'in göğe 
                                      alınışı ve "demir çomak" ikinci 
                                      gelişini anlatmaktadır. Bu yüzden bu ayetin 
                                      yorumu geçmişçi yorumdur.
 
 Evet birinci anahtarımız Vahiy 1:19 dedik. 
                                      Okurken anlamamızı sağlayacak ikinci anahtarımız 
                                      ise Vahiy bölümünde sürekli tekrarlanan 
                                      bir rakamdır, hiç dikkat ettiniz mi? Kaç 
                                      kiliseye mektup gönderiliyor? 7 kiliseye. 
                                      Kaç mühür açılıyor? 7 mühür. Kaç bela gönderiliyor? 
                                      7 bela. Ve daha çoğaltmak mümkün 7 tane 
                                      gazap tası, 7 tane borazan, Tanrı'nın 7 
                                      ruhundan söz edilmekte yani vahiy bölümünde 
                                      7'ler sürekli tekrarlanmakta hatta bütün 
                                      kitap 7'nin üzerine tasarlanmıştır diyebiliriz. 
                                      7 rakamı rasgele bir sayı değildir. Tanrının 
                                      tasarısının sayısı olduğu için önemlidir. 
                                      Bunun bir anlamı vardır: Tanrı'nın tasarısının 
                                      mükemmel olduğunu her şeyin Tanrı'nın planına 
                                      göre ilerlediğini gösterir; hiçbir şeyin 
                                      tesadüf olmadığını ama her şeyin Tanrı'nın 
                                      kontrolünde olduğunu gösterir. 7 rakamı 
                                      Tanrı'nın zaferini anlatmaktadır hatta kendi 
                                      Tanrı'lığını da anlatır.
 
 6 rakamı ise insanı simgeler insan 6.günde 
                                      yaratıldı, 6 mükemmele ulaşamayan ve Şeytan 
                                      tarafından körüklenen insan çabaları ve 
                                      dünyanın sistemidir. 6, Tanrı'ya ulaşmak 
                                      isteyen 7 'ye yaklaşan ama 7 olamayan rakamdır. 
                                      Yani 6 rakamı Şeytan'ın kullandığı, O'nun 
                                      yalanlarına uyan doğal benliğin durumunu 
                                      simgeler. Vahiy bölümünde peş peşe sıralanan 
                                      6'lar ise Şeytan'ı simgelemekte. Vahiy 13:18'de 
                                      geçen 666 sayısı Şeytan, Mesih karşıtı ve 
                                      sahte peygamberin üçlü birliğinin gizli 
                                      şifresidir.
 
 Kardeşler Vahiy kitabının 7 rakamı üzerine 
                                      düzenlenmiş olması bize nasıl bir mesaj 
                                      vermektedir? Tanrı olup bitenleri kontrol 
                                      etmektedir. Siz acı çekiyor olabilirsiniz 
                                      veya kilise olarak çok zor bir durumdan 
                                      geçiyor olabiliriz ya da ileride başınıza 
                                      gelecek olaylar son derece korkunç olabilir 
                                      ama bilin ki Tanrı hepsinin üzerinde egemendir. 
                                      Hepsini O kontrol etmektedir ve her türlü 
                                      haksızlığı yargılayacaktır.
 
 Böylece Vahiy kitabımızın 22 bölümünü de 
                                      7 ana kısma ayırarak inceleyeceğiz:
 
 1. 7 Kandil (bölüm 1-3)
 2. 7 Mühür (bölüm 4-7)
 3. 7 Borazan (bölüm 8-11)
 4. 7 Alamet (bölüm 12-14)
 5. 7 Gazap Tası (bölüm 15-16)
 6. 7 "Vay!" (bölüm 17-19)
 7. 7 Yenilik (bölüm 20-22)
 
 Vahiy bölümünü yorumlamamızı sağlayacak 
                                      diğer bir yardımcı anahtar ise "Paralellik 
                                      İlkesi"dir (1.Anahtarımız Vahiy 1:19, 
                                      2.Anahtarımız 7 rakamı dedik ve son anahtarımız 
                                      ise "Paralellik İlkesi"dir.).
 
 Paralellik İlkesi : Kitap boyunca aynı olayların 
                                      farklı bakış açılarından anlatımıdır. Vahiy 
                                      kitabında her kısım, her bölüm birbirine 
                                      paralel gider. Bu olay bir maçı 7 ayrı kameradan 
                                      aynı anda izlemek gibidir. Yani Vahiy kitabında 
                                      geçen olayların paralel olarak diğer kısımlarda 
                                      da anlatılmasıdır. 7 kısım aynı anda meydana 
                                      gelmektedir. Örneğin, Rab'bin gelişi iki 
                                      üç kısımda gösteriliyor ama Rab üç kere 
                                      gelmiyor bir kere geliyor. Birinci kısımda 
                                      anlatılan olaylar üçüncü ve dördüncü kısımlara 
                                      da paralel gittiği için aynıdır, yani bir 
                                      tek gelişi vardır. Bunu da bir golü 7 kameradan 
                                      farklı açılarla görmek olarak anlatabiliriz, 
                                      ama gol 7 değil 1 tanedir.
 
 Şimdi Vahiy bölümünün genelinde simgelenen 
                                      büyük olayların kendi aralarındaki ve tarihsel 
                                      akış içerisinde ki bağlantılarını anlamaya 
                                      ve bunları elimizdeki çizelge şeklinde düzene 
                                      oturtmaya çalışalım. Elimizdeki bu çizelge 
                                      Vahiy kitabının özetlenmiş resmidir. Vahiyde 
                                      anlatılan olaylar, kitabın 7 ana bölümüne 
                                      uygun olarak bant şeklindeki 7 yatay hanede 
                                      dizilmiştir. Bu bantlar içerisinde resimlenen 
                                      olayların vahiy bölümünün hangi bölümlerinde 
                                      geçtiği solda gösterilmektedir.
 
 Çizelgemizde zaman kavramı soldan sağa doğru 
                                      ilerlemektedir. Bantlar içinde, geçmişte 
                                      yaşanan olayları solda, günümüzde yakın 
                                      tarihte yaşananlar ortada, ve dünyanın sonuna 
                                      yakın olaylar sağda bulunmaktadır. Dikey 
                                      olarak aynı hizada bulunan simgeler aynı 
                                      olayları ya da zaman içinde paralel olarak 
                                      cereyan eden olayları tasvir etmektedir. 
                                      Örneğin, 4. ile 7. bölümlerin bandında "Boğazlanmış 
                                      Kuzu"yu, 12. ve 14. bölümler için ayrılan 
                                      bantta ise "Mesih'in Doğumu"nu 
                                      görmekteyiz. Bu iki simge Vahiy 5:6 ile 
                                      Vahiy 12:4'ü tasvir eder. Vahiy kitabının 
                                      sıralanmasında Mesih'in ölümünü anlatan 
                                      boğazlanmış kuzu, doğumu anlatan kadının 
                                      çocuğundan daha önce karşımıza çıkar. Ama 
                                      tarihin akışı içerisinde birbiriyle yakın 
                                      iki olay olduğundan çizelgede aynı dikey 
                                      hizada dizilmiştir.
 
 Sağda dikey kutu içerisindeki çizimler ise 
                                      Mesih tekrar gelmeden önceki son 7 yılda 
                                      Daniel 9:24-27'de söylenen olayları simgeler, 
                                      kutu noktalı çizgi ile iki tane üç buçuk 
                                      yıllık yarıya bölünmüştür. Daniel'in bu 
                                      70 hafta peygamberliğine daha sonra bakacağız.
 
 Buna göre Vahiy'in konularını şöyle toplaya 
                                      biliriz:
 
 1. Mesih ile kilisesi arasında tarih 
                                      boyunca süren ilişki gönderilen 7 mektupla 
                                      özetlenir (Rab 7 şamdan ortasında). Bu dönem 
                                      kilisenin bulutlara, Rab'bin yanına alınmasıyla 
                                      sonuçlanmaktadır (Bölüm 1-3).
 
 2. Göksel taht ve tapınma. Tanrı'nın 
                                      devletler üstü yönetimini simgeleyen 7 mühür, 
                                      kuzunun kanı sayesinde açılmıştır. Bunlar 
                                      hem tarihin akışını, hem de son olayları 
                                      belirler. Rab zafer kazanmıştır (Bölüm 4-7)
 
 3. Yedinci mühür açılınca 7 borazan 
                                      çalınır. Sonun belirtilerini ve Tanrı'nın 
                                      göndereceği yargı belalarını önceden haber 
                                      veren yeni bir peygamberlik dönemini simgelemektedir 
                                      (Bölüm 8-11).
 
 4. Bu bantta çocuk doğuran İsrail 
                                      olarak simgelenen İsrail ile Şeytan arasındaki 
                                      çatışma ve Şeytan'ın (ejderha) beden alıp 
                                      bir insan olarak (canavar) kurduğu dünyasal 
                                      yönetim konu edilmektedir (Bölüm 12-14).
 
 5. Gazap Taslarından borazanların 
                                      önceden haber verdikleri felaketler, canavarın 
                                      peşinden giden dünya üzerine dökülmektedir. 
                                      Kutsallara yapılan kötülüklerin hesaplaşma 
                                      günü gelmiştir (Bölüm 15-16).
 
 6. Sonunda fahişe (sapkın dinler) 
                                      ve Babil (puta tapar dünyasal sistem) Mesih'in 
                                      gelişiyle yenilirler. İşte o zaman Mesih'in 
                                      1000 yıl süren doğruluk krallığı yeryüzünde 
                                      kurulacaktır (Bölüm 17-19).
 
 7. Şeytanın son bir isyanından sonra 
                                      son yargı günü gelir ve sonsuz yaşama kavuşanlar, 
                                      yeni gök ve yeni yerde (cennette) Rab ile 
                                      birlikte sonsuza dek süren bir mutluluğa 
                                      kavuşurlar (Bölüm 20-22).
 
 Ayrıca çizelgede göğe yükselen eller vahiy 
                                      kitabı boyunca göksel tapınmayı ve sallanan 
                                      bayraklar ise zafer sahnelerini simgeliyor. 
                                      Vahiy bölümündeki kutsalların Rab'be en 
                                      derin tapınmasını gösterirken bize de Mesih'in 
                                      zaferine ortak olma sevincini yaşatıyor 
                                      ve gerçek tapınmayı bize öğretiyor.
 
 Şu ana kadar geçen konuların kısa tekrarı 
                                      ve anahtarlar :
 1. Vahiy 1:19
 2. 7 Rakamı
 3. Paralellik İlkesi
 
 Sizlere ilk olarak birinci kısma bakmadan 
                                      önce Kutsal Kitap'ta ki Apokaliptik bir 
                                      yazı olan Daniel Peygamberin kitabında ki 
                                      Vahiy Bölümü ile ilişkili 70 haftalık peygamberliği 
                                      incelemek istiyorum. İlk önce bu konuyla 
                                      ilgili ayetleri okuyalım:
 
 Daniel 9:24-27
 
 a. 24. ayete baktığımız da İsrail'in 
                                      geleceğine ilişkin 70 haftalık bir süre 
                                      saptanmaktadır. Bu süre üçe bölünüyor:
 1. Fars kralının verdiği fermandan 
                                      Kudüs inşaatının bitimine kadar 7 hafta 
                                      geçer.
 2. Mesih'in ölümüne kadar 62 hafta 
                                      daha geçer (toplam 69 hafta).
 3. Son olarak İsrail tarihine ait 
                                      ve ikiye bölünen son 1 haftadan söz edilmektedir 
                                      (ayet27).
 
 b. İbranice'de hafta kelimesi yedilik 
                                      demektir. Yedi gün de olabilir, yedi yıl 
                                      da olabilir. Eğer bir hafta yedi yıl ise:
 Birinci Süre : (7 hafta x 7 yıl = 
                                      49 yıl yapar) ve tarih göstermektedir ki 
                                      Tapınak 49 yılda yeniden inşa edildi.
 İkinci Süre : İlk 7 hafta ve 62 hafta 
                                      boyunca devam eder (toplam 69 hafta x 7 
                                      yıl) yani
 483 yıl Kudüs'ün inşasına izin veren ferman 
                                      İ.Ö. 450 yıllarında çıktı bu tarihten itibaren 
                                      483 yıl saymaya başlarsak çıkan tarih İ.S. 
                                      33'dür. Yani hesap İsa Mesih'in ölümüne 
                                      denk geliyor. Daniel 9:26'da 69. haftadan 
                                      sonra Mesih'in yaşamı alınacak diyor.
 
 a. Bundan sonra Kudüs şehrinin yok 
                                      edilmesinden söz edilmektedir. Geriye son 
                                      1 hafta kaldı. Bu hafta ikiye bölünüyor 
                                      ( yani 3,5 yıllık iki yarıya ). Bu Peygamberlik 
                                      Tanrı'nın İsrail'i ile ilgili bir Peygamberliktir. 
                                      Ama İsrail, İsa'yı çarmıha gerdikten sonra 
                                      İsrail olmaktan yani Tanrı'nın özel halkı 
                                      olmaktan çıktı. İsrail ne zaman yeniden 
                                      Tanrı halkı konumuna gelirse işte bu bir 
                                      haftalık son süre o zaman işlemeye başlayacak.
 
 b. Bu Peygamberlik 70 haneye bölünmüş 
                                      bir saate benzemektedir. Saatin ibresi döndü, 
                                      döndü, döndü ve sona bir hafta kala durdu. 
                                      İsrail yeniden seçilmeli ki bu son hafta 
                                      yani son 7 yıllık dönem devreye girsin. 
                                      Bu hafta iki yarıya bölünmüştür.
 
 c. 7 yıllık dönemin bölünmesi ile 
                                      ortaya çıkan bu 3,5 yıllık dönemler büyük 
                                      sıkıntı dönemleri oluyor. Bu dönemde Mesih 
                                      Karşıtı İsrail ile yaptığı anlaşmasını bozacak 
                                      Tapınağın en kutsal yerine geçerek kendisini 
                                      Tanrı ilan edecek (2.Selanikliler 2:1-8).
 
 Bu yasa tanımaz adam ile ilgili tarihte 
                                      değişik yorumlar oldu. İ.Ö. 200 yılında 
                                      Antiyak Epifaros Kudüs'te ki Tapınağın en 
                                      kutsal yerine domuz oturturdu ve ondan sonra 
                                      ki yıllarda İ.S. 70 yılında Titus Tapınağı 
                                      yıktı ve Yahudi olmayanlar Tapınağa girerek 
                                      en kutsal yerdeki eşyaları yağmaladılar. 
                                      Katolik Kilisesi bir dönem Martin Luther'i 
                                      Mesih karşıtı ilan ederken aynı zamanda 
                                      başka bir grup Mesih İmanlısı, Papayı Mesih 
                                      karşıtı ilan etti.
 
 Bütün bu ayetlere baktığımızda Peygamberlik 
                                      Sözleri'nin nasıl gerçekleştiğini, gerçekleşiyor 
                                      olmasını ve gerçekleşeceğini görebiliyoruz. 
                                      Tıpkı bir doğum sancısı gibi önceleri yavaş 
                                      yavaş sonra şiddetli oluyor.
 
 Bütün bunları değerlendirdiğimiz de Vahiy 
                                      kitabı düzensiz bir kaosa değil, mükemmel 
                                      bir matematik formülüne benzemektedir. Formülü 
                                      çözdükçe anlamak daha kolay oluyor. Formülü 
                                      biraz olsun çözdüğümüze göre birinci kısma 
                                      yani 1'den 3. bölüme kadar olan zamanı inceleyebiliriz.
 
 
 
 7 KİLİSE ( 1.BANT 1.VE 3. BÖLÜMLER )
 
 GİRİŞ:
 Vahiy Kitabı'nın ilk ayetlerine baktığımızda 
                                      Yuhanna hemen ilgimizi Vahiy bölümünün İsa 
                                      Mesih'in vahiysi olduğuna dikkat çekiyor. 
                                      Daha önceki derste Vahiy kitabının 1 ve 
                                      3. bölümlerini Mesih ile kilisesi arasında 
                                      ki ilişkinin bir özeti olduğunu söylemiştik. 
                                      Bu sözler bizim için de geçerlidir. Çünkü 
                                      hala biz "Kilise Dönemi"nde yaşıyoruz.
 
 Giriş bölümünde ki 4 ve 6. ayetlere baktığımızda 
                                      7 kiliseye selam gönderiliyor, ayetin sonun 
                                      da "Lütuf ve esenlik sizin olsun" 
                                      diyor. İncil'e baktığımızda İsa Mesih dirildikten 
                                      sonra öğrencilerine "Korkmayın, sizlere 
                                      esenlik olsun" ve Yuhanna 14. bölüme 
                                      baktığımızda "Sizlere esenliğimi bırakıyorum" 
                                      diyor.
 
 Romalılar bölümüne baktığımızda imanla aklanıp 
                                      tam bir esenliğe kavuştuğumuzu öğreniyoruz. 
                                      Çünkü Tanrı ile barıştık. Esenliğimiz neye 
                                      bağlıdır? Yaşadığımız durumlara mı? Yoksa 
                                      esenliği verene mi? Rab esenliğini sıkıntı 
                                      da olan imanlılara daima veriyor. O'na daima 
                                      sıkı bir şekilde bağlanmamız gerekiyor. 
                                      O zaman Homeros'un Odessia adlı destanında 
                                      ki Ulyses gibi olacağız.
 
 Bu eserde, deniz kızları yaşadıkları adanın 
                                      yakınlarından geçen denizcileri tatlı şarkılarıyla 
                                      kıyıya çekmektedirler. Bu tatlı çağrılara 
                                      karşı koyamayan denizciler tekneleri ile 
                                      kayalıklara çarparak parçalanmaktadırlar. 
                                      Ulyses'in de bu sınavdan geçmesi gerekir. 
                                      Mürettebatın kulaklarını pamukla iyice tıkayıp 
                                      kendini de geminin direğine bağlatır. Böylece 
                                      kulakları açık olduğu halde eli kolu bağlıyken 
                                      tuzağa karşı koymuş olur ve bu denenmeden 
                                      başarıyla çıkar.
 
 Rab'bin esenliği O'na bağlı kaldığımızda 
                                      bütün sıkıntılara karşı koyabildiğimiz sarsılmaz 
                                      bir direk gibidir. Esenlik, imanlının yüreğinden 
                                      yansıyan Tanrı'nın gülümsemesidir. Lütuf 
                                      ve esenlik Baba aracılığıyla sağlanır, Kutsal 
                                      Ruh aracılığıyla dağıtılır ve Oğul aracılığıyla 
                                      tarafımızdan hak edilmiş olunur.
 
 Böylece Vahiy'de ki selam Baba, Oğul ve 
                                      Kutsal Ruh'tan gelir. Varolan, varolmuş 
                                      ve varolacak olan ifadesi ezeli ve ebedi 
                                      olan değişmeyen Tanrı demektir. Yani burada 
                                      Tanrı "Ben Yahveyim, varolanım" 
                                      diyor. İbranice'de "eşher" kelimesi 
                                      sürekli varolmaktayım demektir. Dikkat ederseniz 
                                      önce "varolmuş" değil "varolan" 
                                      diyor. Rab geçmişi ve geleceği bitmeyen 
                                      zamanın üstünde yaşıyor.
 
 Yuhanna bu kitabı yazdığı dönemlerde Asya 
                                      ilinde bulunan kiliselere hizmet ediyordu. 
                                      Rab Yuhanna'ya bu kiliseler için bir mesaj 
                                      veriyor. O dönemde 7 kilise mi vardı? Hayır. 
                                      Ne demiştik, Vahiy bölümünü çalışırken anahtarlarımızı 
                                      kullanacağız. Bunlardan birisi neydi? "7 
                                      rakamı"
 
 O dönemde 7 kilise yoktu çok kilise vardı. 
                                      Burada ki 7 kilise ile Kilise'nin bütünlüğü 
                                      yani tamlığı simgelenmektedir. Rab bu mektuplar 
                                      aracılığıyla 7 kiliseye seslenmektedir. 
                                      Adı geçen bu kiliseler bize değişik konularda 
                                      örnek olarak gösterilmektedirler.
 
 Her mektup aslında gerçek bir kilise cemaatinin 
                                      gereksinmelerini dile getirmekle birlikte 
                                      tarih boyunca Kilise'nin yaşadığı önemli 
                                      durumları ve sorunları dile getiriyor. Vahiy'de 
                                      adı geçen bu 7 mektup Kilise'nin tüm tarihine 
                                      seslenmektedir.
 
 İNSANOĞLU :
 Yuhanna kendisini sesleneni görmek için 
                                      baktığında İnsanoğlu'na benzer birini gördüm 
                                      diyor. İnsanoğlu Mesih ile ilgili bir ünvandır 
                                      ve İsa'nın Tanrılığını açıklayan İncil'de 
                                      ki en güçlü ifadelerden birisidir. Neden 
                                      en güçlü ifade diyoruz? Çünkü Daniel 7:9-13 
                                      ve 10:5-6 ayetlerine baktığımızda İnsanoğlu 
                                      deyimi Baba Tanrı için kullanılıyor, Vahiy 
                                      Bölümü'nde aynı yüceliği İsa'da görüyoruz. 
                                      İsa Tanrı'nın yüceliğine Yehova Şahitleri'nin 
                                      dediği gibi sonradan ortak olmamıştır. Önceden 
                                      aynı yüceliği paylaşıyordu.
 
 Ve Yuhanna görümünde İnsanoğlu'nun yani 
                                      İsa'nın 7 kandil arasında, yani 7 kilisenin 
                                      ortasında olduğunu ifade ediyor. Bu bize 
                                      İsa'nın mesajını gösteriyor. O dönemde bazıları 
                                      2.Petrus 3:3-4'ten anlaşılacağı gibi Rab'bin 
                                      gelişini neden geciktirdiğini anlamayıp 
                                      umutsuzluğa düşmeye başlamışlardı. Rab'bin 
                                      gelişini geciktirmesi yetmiyormuş gibi dev 
                                      düşmanlar imanlıları ezmeye başlamışlardı. 
                                      Rab bu olaylara sanki seyirci kalıyormuş 
                                      gibiydi.
 
 Ama buna karşılık Yuhanna'nın görümünde 
                                      İsa'nın 7 kandillik ortasında olması "Ben 
                                      sizin aranızdayım, bunu bilin, dokunun, 
                                      hissedin, kabul edin." diyor. Ayrıca 
                                      "Sınırsız tanrılığım, gücüm ve görkemimle 
                                      aranızdayım, size yapılan her haksızlığın 
                                      hesabını tutuyorum. Çünkü onlar size değil 
                                      bana yapılmıştır." ( Örnek: İsa'nın 
                                      Şam yolunda Pavlus'a söylediği söz ). İsa 
                                      Mesih aramızdadır ama bu bir mecaz değildir. 
                                      "Atam senin izindeyiz" diyoruz, 
                                      bu sadece gönülde canlanan güzel bir duygudur. 
                                      Halbuki Mesih Ruh'ta ve gerçekte aramızda 
                                      olup bizlere sesleniyor.
 
 Esinleme 1:11-20'de geçen 7 kandil yani 
                                      7 kilise Kilise'nin bütünlüğünü anlatıyor 
                                      dedik. Yani Mesih'le bütün kiliseler arasındaki 
                                      ilişkiyi anlatmaktadır. Ve birinci bandın 
                                      sonunda yani Vahiy 3.bölümden sonra "kilise" 
                                      kelimesine bir daha rastlamıyoruz. Neden? 
                                      Çünkü Kilise göğe alındı (1.Selanikliler 
                                      4:13-18). Diğer bir yorum ise Kilise var 
                                      ama simgesel olarak anlatılıyor ( 144.000 
                                      kişi gibi ).
 
 7 KİLİSE :
 
 İsa her kilisede Leodikya hariç övülmeye 
                                      layık gelişmeler bulmaktadır. Bu kiliselerin 
                                      beşinde eleştirilecek yönler vardı, diğer 
                                      ikisinde ise Filedelfiya ve İzmir örnek 
                                      kiliselerdir. Şimdi bu kiliselere kısaca 
                                      bakalım.
 
 1. EFES KİLİSESİ : Efes, o dönemde Asya 
                                      ilinin yani bugünkü Ege bölgesinin başkentiydi. 
                                      Bu kent inançları ve büyücülüğü ile ünlüydü. 
                                      Zengin bir ticaret merkezi olup tanrıça 
                                      Diyana (Artemis) ibadetin merkeziydi.
 
 O dönemde Efes Kilisesi, çok yoğun baskılar 
                                      görüp yoğun bir ruhsal savaş yaşayan bir 
                                      kiliseydi. İmanlılar arasında farklı öğretiler 
                                      yayan Nikolas yanlılarına karşı çıktılar. 
                                      Çünkü onlar ruhsal özgürlüğü ileri sürerek 
                                      imanlılara putlara kesilen kurbanları yediriyor 
                                      ve ahlaksızlıklara izin veriyorlardı.
 
 Efes Kilisesi'nin başarısı gayretiydi, yanlışı 
                                      ise ilk sevgiyi yitirmekti. Biz de Rab'de 
                                      ki ilk sevgimizi yitiriyor muyuz? Rab ile 
                                      olan ilişkimiz, şekilselliğe ve rutinleşmeye 
                                      mi yoksa sevgide büyümeye mi gidiyor?
 
 2. İZMİR KİLİSESİ : İzmir Kilisesi, 
                                      üçüncü müjdeleme gezisi sırasında Pavlus 
                                      tarafında kuruldu (İ.S.53-56) Orada 1.yy.ın 
                                      ilk yarısında kilisenin önderi Polikarp 
                                      yakılarak şehit edilmişti ( İ.S. 155 ). 
                                      Sezarı Rab olarak tanıması için O'nu zorlayan 
                                      cellada Polikarp şunu söyledi, "Sen 
                                      beni ancak bir saat süreyle yanıp sonra 
                                      sönecek olan ateşle tehdit ediyorsun fakat 
                                      kötüler üzerine gelecek olan yargı ateşinden 
                                      ve sonsuz cezadan habersizsin. Ne duruyorsun, 
                                      ne yapacaksan yap."
 
 Bu kiliseye yapılan baskılar devlet yetkililerinin 
                                      inisiyatifiyle değil Yahudilerin körüklemesiyle 
                                      yapılmıştır (Vahiy 2:9). Rab yine de kendini 
                                      Kilise'nin gereksinimini karşılayan niteliklerde 
                                      tanıtıyor. Onlara sizleri tehlikeden koruyacağım 
                                      demiyor, "Ölmüş ve yaşama dönmüş, ilk 
                                      ve son benim. Siz benim uğruma ölseniz de 
                                      benimle yaşayacaksınız" demek istiyor.
 
 Rab'den gelen teselli, bizi bilmesinden 
                                      ve "Sonsuz Yaşam"ı vaat etmesinden 
                                      kaynaklanır. Rab durumumuzu biliyor (Mezmur 
                                      56:8 ve Vahiy 2:9) ve her şeyi görüyor.
 
 Sıkıntıda olan kilise Rab'den azar görmeyen 
                                      kilisedir. Baktığımızda bu kilisenin başarısızlığı 
                                      ve yanlışı yoktu. Sıkıntılar bizi kamçılar, 
                                      olgunlaştırır ve Rab'be bağlar. Sıkıntılardan 
                                      geçeceğimizi ilk duyduğumuz zaman yüreğimizi 
                                      korku sarar. Ama Kilise tarihinde yaşanmış 
                                      bazı derin fedakarlık örneklerini öğrendiğimizde 
                                      yüreğimiz alevlenir ve aynı ruhsal hararetle 
                                      yanmak isteriz. Filipeliler 4:3'de adı geçen 
                                      Klement 2.yy.ın başlarında Korint'te bulunan 
                                      kiliseye yazdığı bir mektupta, yakalanan 
                                      evli imanlıların aslanlara atılmaması için 
                                      bazı bekar imanlıların gönüllü olarak onlarla 
                                      yer değiştirdiğini yazıyor.
 
 Böyle bir adanmışlığa erişemesek de karşısına 
                                      çıktığımızda Rab bizi aynı şekilde sevecektir. 
                                      Ama O'nu tam olarak hoşnut etmiş olmanın 
                                      mutluluğundan yoksun kalacağız. İzmir Kilisesi'nin 
                                      en büyük başarısı sadık kalmaktır. Çünkü 
                                      sadık kalmak en büyük zenginliğimizdir. 
                                      Bu kilisenin başarısızlığı yoktu.
 
 3. BERGAMA KİLİSESİ : Bergama, İ.Ö. 
                                      133 yılında kurulan bir şehir ve İ.S. 29 
                                      yılında Asya'nın başkenti durumundaydı. 
                                      Bergama, ekonomik yönden Efes ve İzmir kadar 
                                      önemli değildi ama kültürel yönden çok büyük 
                                      ve çok önemli oldu. O dönemde İskenderiye'den 
                                      sonra en büyük kütüphaneye sahipti ve bir 
                                      çok sanatçı ve şair barındırıyordu. Ruhsal 
                                      açıdan Bergama'da ki kilisenin Rab'bin gözünde 
                                      önemli bir yeri vardı. Aynı İzmir'de ki 
                                      imanlılar gibi Sezara tapınmayı kabul etmedikleri 
                                      için Bergama topluluğu da aynı İzmir gibi 
                                      çok acı çekti. Ve Rab Kilise'ye seslenirken 
                                      "Şeytan'ın tahtı oradadır." diyor. 
                                      Rab bunu söylerken yılan simgesinin altında 
                                      şifa tanrısı olarak tapınılan Evskulapyus'u 
                                      kastediyor. Bergama topluluğu, Rab'bi inkar 
                                      etmeyi reddetmişti ama başka bir şeyi ihmal 
                                      etmişti: Kilise'nin disiplinini.
 
 Aralarında Efeslilerin taviz vermedikleri 
                                      Nikolas yanlılarının bulunmasına izin veriyorlardı. 
                                      Ve bu Nikolas yanlıları, öğretileriyle topluluğu 
                                      saptırıyor ve ayartıyordu. Ve Rab onları 
                                      ikaz ediyor, "Ya onlar kilisenin bu 
                                      tümörünü kesip atarlar, ya da Rab onları 
                                      kesip atacaktır." Günümüzde de buna 
                                      benzer sapmalar oluyor. Kiliseler kendi 
                                      içlerinde başka öğretileri hoş gördükçe 
                                      ne oluyor? Bunlar büyüyerek topluluk bedeni 
                                      içerisinde bir virüs gibi yayılıyor. Tarih 
                                      boyunca Hıristiyan toplulukları içine sızan 
                                      birçok batıl inançlar olmuştur. Ve daha 
                                      sonraları bu inançlar şekilselliği ve putlaşmayı 
                                      getirmiştir.
 
 İşte bu yüzden Rab Bergama topluluğu aracılığıyla 
                                      böyle durumda olan kiliseleri uyarıyor, 
                                      tövbeye çağırıyor ve yanlış öğretilerin 
                                      uzaklaştırılmasını istiyor. Ve Rab sadece 
                                      kendisine bakarak yürümemizi istiyor. O 
                                      zaman bize ödül olarak saklı mandan vereceğini 
                                      söylüyor. Man, yaşam sözüdür. Yani Mesih'in 
                                      doluluğudur. İsa diyor, "Ben yaşam 
                                      ekmeğiyim", ayrıca "Ona beyaz 
                                      taş ve bu taşın üzerinde yazılı olan yeni 
                                      bir ad; alandan başka kimsenin bilmediği 
                                      bir ad vereceğim" diyor. İsa'nın verdiği 
                                      bu taş, ruhsal vatandaşlık ve kalıcı olan 
                                      kimliğimizi simgeliyor. Hepimizin kendimizi 
                                      tanıtan bir kimliği var, Orada da kimliklerimiz 
                                      olacak. Başka hiç kimsenin bilmediği ad 
                                      ise Rab'bimiz İsa ile olan kimsenin karışmadığı 
                                      ve yok edemeyeceği o müthiş ruhsal ilişkiyi 
                                      simgeliyor. Özetleyecek olursak, Rab bize 
                                      "Sadık kalın, putlara yönelmeyin, imanla 
                                      galip gelin. İşte o zaman her birinizle 
                                      özel bir ilişki kuracağım" diyor.
 
 4. TİYATİRA KİLİSESİ : Akhisar adıyla 
                                      anılan Tiyatira, İzmir-Bursa Karayolu üzerinde 
                                      kurulu bir kenttir. İ.Ö. son yy.larda kurulmuştur. 
                                      Dini yönden önemi yoktu, sadece bir zamanlar 
                                      Apollon Tyrimnos burada yüceltilmişti. Bir 
                                      de falcılık yapanlar vardı. Onun dışında 
                                      başka ilahlara veya Roma İmparatoru'na adanmış 
                                      önemli bir tapınak yoktu.
 
 Vahiy bölümünde ki kiliselere yazılan mektupların 
                                      en uzunu bu topluluğa yazılıyor. Bu topluluğun 
                                      başarısı, sabrıydı. Rab'bin gözünde topluluğun 
                                      sabrı çok iyi ve Rab topluluğun bu sabrını 
                                      övüyor fakat topluluk içinde İzebel olarak 
                                      adlandırılan bir kadın peygamber var. Bu 
                                      kadın yaptığı peygamberlikler ile insanları 
                                      saptırıyor. O dönemde topluluk içinde çevredeki 
                                      diğer inançları hoş görmeyi hatta onların 
                                      ibadetlerine ve törenlerine katılmakla imanlıların 
                                      kirlenmeyeceklerini öğretiyordu. İzebel 
                                      bir zamanlar İsrail'i ahlaksızlığa ve putperestliğe 
                                      sürükleyen Fenikeli bir kraliçeydi (1.Krallar 
                                      16:31).
 
 Bizler de, topluluk olarak peygamberlik 
                                      veya esin iddiasıyla gelen öğretilerin ve 
                                      sözlerin neyi teşvik ettiğini sınamamız 
                                      gerekir. Kilise içinde Rab'be sadık kalan 
                                      bir grup bulunuyordu. Anlaşılan güçlü bir 
                                      kesim değildi. O zaman Rab'bin yüreğine 
                                      ve ahlakına uymayan öğretilere karşı imanlının 
                                      silahı nedir? "Sizde olana sımsıkı 
                                      sarılın" ayetidir. Nedir hem onlarda 
                                      hem de biz de olan şey? Filipeliler 2:14-15 
                                      Her öğretinin ve uygulamanın kıstası olan 
                                      Tanrı sözü, doğruluğun tek kılavuzudur.
 
 Galip gelene yani Rab'bin işlerini sonuna 
                                      kadar sürdürene ulusların üzerinde yetki 
                                      vereceğim diyor Rab 26. ayette. Bu ayet 
                                      bize şunu gösteriyor ki, dünyayı Rab'bin 
                                      tasarladığı hedefe yönelten şey Kilise'nin 
                                      imanı, bağlılığı ve duasıdır. Ayrıca sabah 
                                      yıldızı vaat ediliyor. Sabah Yıldızı, nasıl 
                                      gökyüzüne hükmedercesine sabahları aydınlatan 
                                      tek yıldız ise Rab'bin gelişi de öyle olacak. 
                                      Bu unvan Krallık yetkisinin bir simgesidir. 
                                      Yetkiyi gösteriyor ve İsa'nın kendiside 
                                      diyor ki, "Bütün yetki bana verildi. 
                                      Bu nedenle gidin ve bütün ulusları öğrencilerim 
                                      olarak yetiştirin." (Matta 28:18-19).
 
 5. SART KİLİSESİ : Sart, Filedelfiya 
                                      ve Tiyatira arsında Bozdağ'ın bir uzantısında 
                                      500m yükseklikte kurulu bir şehirdir. Fethedilmez 
                                      unvanı vardır. Bu mektup yazılmadan 700 
                                      yıl önce Sart, dünyanın en önemli bölgelerinden 
                                      birisiydi. Buradaki topluluğu ruhuyla güçlendirmek, 
                                      dolu bir yaşama yönlendirmek isteyen İsa 
                                      Mesih maalesef toplulukta övülecek pek bir 
                                      şey bulamıyor.
 
 Nasrettin Hoca, belediye başkanıyla kavgalıydı. 
                                      O yüzden başkan Nasrettin Hocanın sözünü 
                                      hiç dinlemedi. Kısa süre sonra başkan öldü 
                                      ve çevresinde ki insanlar Hocaya gelerek, 
                                      "Hocam, başkan için dua edip bir şeyler 
                                      söyler misin?" dediler. Nasrettin Hoca, 
                                      bu teklifi reddederek şöyle dedi: "Beni 
                                      yaşarken dinlemedi ki ölüyken dinlesin."
 
 Ölüler dinlemez. Sart topluluğunun sorunu 
                                      buydu. Orada ki imanlıların çoğu ruhsal 
                                      çöküntüye uğramıştı. Bu yüzden Rab kendini 
                                      topluluğa Tanrı'nın yedi ruhuna sahip olan 
                                      kişi olarak tanıtarak ruhsal yaşamın kaynağının 
                                      kendinde olduğunu gösteriyor.
 
 Kilise kendi ruhsal gereksinimini fark etmiyor. 
                                      "Yaşayan topluluk olarak ad yapmışsın 
                                      ama ölüsün, uyan" diyor Rab. Ama Sartlı 
                                      imanlılar, gayet rahat ve durgundurlar bir 
                                      mezarlık gibi. Rab uyarıyor "Tövbe 
                                      et. Eğer uyanmazsan bilmediğin saatte sana 
                                      hırsız gibi geleceğim."
 
 Sart şehri, geçmişte iki defa gece saldırısına 
                                      uğramıştı ve hazırlıksız yakalanmıştı. Kresus 
                                      zamanında (İ.Ö.549) ve Büyük Antiyukus zamanında 
                                      (İ.Ö.218). Bu yüzden uyarının ne anlama 
                                      geldiğini çok iyi anlayacak durumdaydı. 
                                      Peki bizler kendimizin de yenilmez olduğunu 
                                      düşünüyor muyuz? Eğer böyle görüyorsak, 
                                      tehlike her an yanı başımızda kendini gösterebilir.
 
 6. FİLEDELFİYA KİLİSESİ : Alaşehir 
                                      Vadisi'nin ortasında bulunan Filedelfiya, 
                                      kardeşlik sevgisi anlamına gelen ismini 
                                      II.Atolus zamanında O'ndan almıştır. Lidya 
                                      ve Firigya illerinin kültür merkezi olması 
                                      düşüncesiyle kurulan şehir 4 yol vazifesi 
                                      görüp önemli Yahudi kolonilerini barındırmış 
                                      ve Anadolu'da Müjde'nin yayılmasında da 
                                      büyük etkisi olmuştur. "Sözüme uydun 
                                      ve adımı inkar etmedin." sözüyle kilisenin 
                                      sıkıntılardan geçtiği anlaşılıyor. Ama yine 
                                      de sabırla dayanıyor ve Rab'den övgüler 
                                      alıyor. Müjdeci olan bu kiliseye tıpkı İzmir 
                                      Kilisesi gibi hiçbir sitem yok. Filedelfiya, 
                                      hepimize Rab'bin sevgisini kabul etme ve 
                                      böylece İsa ile müjdeyi yayma konusunda 
                                      eşsiz bir örnek ve teşvik vermektedir.
 
 7. LEODİKYA KİLİSESİ : Pamukkale'nin 
                                      hemen yanı başındaki Hiyerapolis yakınlarında 
                                      bulunan bu şehir, termal sulara sahipti. 
                                      Ve parlak ticaret merkezi olarak ün kazanmıştı. 
                                      Asya ilinin en önemli ticaret yolu buradan 
                                      geçiyordu. Burada önemli bir tıp okulu vardı. 
                                      Aynı zamanda göz hastalıkları için merhem 
                                      üretiliyordu ve zengin bir giyim sanayisi 
                                      vardı.
 
 Buradaki imanlılar buranın maddi zenginliklerinden 
                                      yararlanırken bu bolluğu Rab'bin özel bir 
                                      bereketi olarak yorumlarken gerçek ruhsal 
                                      değerleri göz ardı ediyorlardı. Ama bunun 
                                      en acı tarafı ise kendilerinin ruhsal olarak 
                                      da zengin olduklarını düşünmeleriydi. Bu 
                                      yüzden ruhsal disiplin konusunda gevşektiler. 
                                      İmanlı olup ruhsal mücadeleye aldırmayan 
                                      kardeşler, ne sıcak ne de soğuk, ılıktılar. 
                                      Ilık termal suları nasıl mide bulandırır, 
                                      kusturursa Rab'de böylelerini ağzından kusacağını 
                                      söylüyor.
 
 Leodikya topluluğu, kendisini üstün görüyordu. 
                                      Bu yüzden üstünlük duygusu veren her türlü 
                                      ruhsal anlayış Rab'bin gerçek bereket sofrasından 
                                      bizi uzaklaştıran ruhsal bir tokluktur. 
                                      Yalnız ruhta yoksul (aç) olanlar göklerin 
                                      egemenliğini miras alacaklar. Bizler Rab'de 
                                      dimdik ayakta kalabiliyorsak yine de bu 
                                      bizim gücümüzle değil ama O'nun lutfu sayesindedir. 
                                      Bu yüzden Rab'bin zavallı, acınacak durumda, 
                                      yoksul, kör ve çıplak olarak değerlendirdiği 
                                      bu topluluğa kendisinden lutuf almasını 
                                      salık veriyor.
 
 Vahiy 3:18
 
 Arıtılmış altın : Denenmiş imandır 
                                      (1.Petrus 1:7)
 Beyaz giysiler : Mesih'ten gelen 
                                      doğruluk (Romalılar 13:14)
 Gözler için merhem : Yüreği aydınlatan 
                                      Kutsal Ruh'un işleyişidir (Efesliler 1:17-20)
 
 İltihaplı yarayı temizlemek ve dağlamak 
                                      canı yaktığı halde nasıl şifa getirirse 
                                      Rab'bin sert uyarıları ve imanlılara verdiği 
                                      cezaları da sevgisinin derinliklerinden 
                                      kaynaklanan ruhsal iyileştirme sağlar. Rab, 
                                      "Sevdiklerimi azarlayıp terbiye ederim." 
                                      diyor.
 
 Genellikle müjdeyi duyurmak için kullandığımız 
                                      "İşte kapı da durmuş kapıyı çalıyorum..." 
                                      ayeti (Vahiy 3:20) aslında kiliselere yönelik 
                                      bir çağrıdır. Gerçek, zengin yaşama ve ruhsal 
                                      uyanışa bir davettir. "İşte kapıdayım" 
                                      ifadesinin anlamı Mesih için yeryüzüne ikinci 
                                      gelişini haber vermektedir. "Eğer biri 
                                      sesimi işitir ve kapıyı açarsa" sözünden 
                                      bunun imanlıya kişisel bir çağrı olduğu; 
                                      "Akşam yemeği" ifadesinden ise 
                                      toplu ilişkilere çağrı olduğu anlaşılmaktadır. 
                                      Akşam yemeği, ailenin bir araya gelip her 
                                      şeyini (üzüntüsünü, neşesini, yoksulluğunu, 
                                      bolluğunu...) paylaştığı zaman ve ortamdır. 
                                      Burada ki akşam yemeği, hem özel ilişkide 
                                      hem Rab'bin sofrası da hem de kuzunun düğün 
                                      şöleninde bulunmaktır.
 
 
 
 7 MÜHÜR ( 2.BANT 4. VE 7. BÖLÜMLER )
 
 GİRİŞ:
 Yedi kiliseye gönderilen mektuplardan 
                                      sonra Vahiy kitabı'nın geri kalan 19 bölümü 
                                      boyunca Kilise'den bir daha söz edilmiyor; 
                                      uluslardan ve İsrail'den, Babil'den ve canavarlardan 
                                      söz edilmekte ama Kilise'den söz edilmemektedir. 
                                      Bunun iki açıklaması olabilir:
 
 a. Kilise'den simgesel olarak söz 
                                      ediliyor.
 b. Kilse dönemi geri de bırakılıp 
                                      yeni bir dönem anlatıldığı için.
 
 Bu yüzden bir açıklama yapmak gerekir. İncil 
                                      Yahudileri, diğer ulusları, Kiliseyi oluşturan 
                                      imanlıları birbirinden ayrı insan grupları 
                                      olarak adlandırır (1.Korintliler 10:32). 
                                      Vahiy Kitabı'nda da hem dünya tarihinden 
                                      hem Kilise tarihinden, hem de Tanrı'nın 
                                      tasarısında tekrar yer alan yeni bir İsrail 
                                      'den söz ediyor (Bu İsrail'i bugünkü İsrail 
                                      ile karıştırmayalım).
 
 İncil'in müjdesi diğer uluslara açıklandığında 
                                      henüz Eski Antlaşma'da gerçekleşmemiş İsrail'e 
                                      yönelik birçok peygamberlik devam etmektedir. 
                                      Ama İsrail reddedilmiş, yerine Kilise seçilmiştir. 
                                      Ne oldu? Tanrı kendi sözünü yerine getirmiyor 
                                      mu yoksa? Verdiği vaatleri unuttu mu ya 
                                      da iptal mi etti? "Tanrı insan değil 
                                      ki yalan söylesin, insan soyundan değil 
                                      ki düşüncesini değiştirsin, O söylerde yapmaz 
                                      mı? Ya da söz verir de yerine getirmez mi?"
 
 Bazı yorumcuların yaptığı gibi İsrail ile 
                                      ilgili vaatler Kilise döneminde ruhsal olarak 
                                      gerçekleşti deyip de es geçemeyiz, kesip 
                                      atamayız. Mesih inancının sırf İncil'e değil 
                                      Eski Antlaşma dahil bütün Kutsal Kitap'a 
                                      dayandığını ve bütün yazıların aynı derecede 
                                      Tanrı esini olduğunu unutamayız.
 
 Diğer ulusların elçisi olup aynı zamanda 
                                      Yahudi olan Pavlus Kilise ve İsrail ile 
                                      ilgili bu bilmeceyi çözmek istedi ve Kutsal 
                                      Ruh O'na cevap verdi.
 
 Romalılar 11:25-26
 
 Bu ayette üç halk grubu göze çarpıyor:
 1. Şimdiki dönemde diğer uluslardan 
                                      kurtulanlar Tanrı halkını oluşturur.
 2. Bu dönemde iman eden Yahudiler 
                                      de bu kapsama girer.
 3. Diğer uluslardan iman edenlerin 
                                      sayısı dolduğunda İsrail yine bir bütün 
                                      olarak Tanrı Halkı konumuna ve kurtuluşa 
                                      kavuşacaktır.
 
 Vahiy'de ki Kilise ile Yeni İsrail'i, Tanrı 
                                      Halkı başlığı adı altında toplayabiliriz. 
                                      İmanlıyı imanlı olarak gösteren şey Tanrı'ya 
                                      olan bağlılığıdır. Ne Kilise'yi batıyla, 
                                      ne de yeni İsrail'i Siyonist hareketlerle 
                                      karşılaştırmamak gerek. Gerçek iman soydan 
                                      gelmiyor. Uyruğuna bakmaksızın doğrudan 
                                      Tanrı'dan kişiye geliyor (Yuhanna 1:12-13).
 
 Eski Antlaşma'da Tanrı Halkı İsrail idi. 
                                      Buna İbrani inancını kabul edip İsrail vatandaşlığına 
                                      geçenlerde dahildi. Yeni Antlaşma'da ise 
                                      Tanrı Halkı Kilise'dir. Buna Mesih inancına 
                                      bağlanan Yahudiler de dahil. Ama son günlerde, 
                                      7 yıllık sıkıntı döneminde sırf Kilise diyemeyeceğimiz, 
                                      sırf İsrail diyemeyeceğimiz yeni bir Tanrı 
                                      Halkı olacak. Ve yeni İsrail eski vaatleri 
                                      miras alarak Daniel'in bahsettiği son hafta 
                                      devreye girecek.
 
 Vahiy Kitabı'nda böyle bir yorumu neye dayanarak 
                                      yapıyoruz? Tabi ki peygamberlik sözlerine 
                                      dayalı olarak. Henüz bu peygamberlikler 
                                      gerçekleşmediği için bunları anlamakta çok 
                                      zorluk çekebiliriz. Kendi kendimize böyle 
                                      bir şeyin olması mantıklı mı, mümkün mü? 
                                      Diye sorabiliriz. Ama Kutsal Kitap diyor 
                                      ki, "Tanrı için imkansız olan hiçbir 
                                      şey yok ve Tanrı'nın düşüncesi insanınkinden 
                                      üstündür."
 
 Tarih boyunca Tanrı'nın Halkı da peygamberlikler 
                                      yerine gelmeden onları yorumlamakta ve anlamakta 
                                      zorluk çekip durmuştur. Eğer İbrahim'in 
                                      zamanında yaşasaydınız Tanrı'nın İbrahim'e 
                                      vermiş olduğu vaadi nasıl yerine getireceğini 
                                      tahmin edebilir miydiniz?
 
 En büyük örnek İsa Mesih'tir. İsa Mesih'e 
                                      dair birçok peygamberlik vardı Eski Antlaşma'da. 
                                      Yahudiler bu peygamberlikleri çok iyi biliyorlardı, 
                                      hatta ezberden söyleyebilirlerdi ama İsa'yı 
                                      Mesih olarak tanıyan Yahudiler çok azdı. 
                                      Henüz yerine getirilmemiş peygamberlikle 
                                      karşılaştığımız zaman alçakgönüllü olmamız 
                                      çok önemlidir. Tanrı ile karşılaştırıldığımız 
                                      zaman ne kadar küçük olduğumuzu ve Tanrı'nın 
                                      vaat ettiklerini nasıl yerine getireceğini 
                                      kavrayamayacağımızı itiraf etmeliyiz.
 
 İsrail ile ilgili henüz gerçekleşmemiş bu 
                                      peygamberliklere baktığımız da bize mantıksız 
                                      veya imkansız gelebilir ama Tanrı için öyle 
                                      değildir. Tanrı İsrail'e ve bize verdiği 
                                      tüm sözlerini ve vaatlerini gerçekleştirecektir. 
                                      Ama ne zaman olacağını biz bilemeyiz.
 
 Öğrencileri İsa'ya gelip son günler ne zaman 
                                      olacak diye sorduklarında İsa onlara zamanı 
                                      söylemedi ama dedi ki: "Göksel egemenliğin 
                                      bu müjdesi tüm uluslara bir tanıklık olmak 
                                      üzere bütün dünyada duyurulacak ve o zaman 
                                      son gelecektir"(Matta 24:3,14). Ve 
                                      yine Elçilerin İşleri 1:6-8'de öğrenciler 
                                      İsa'ya şunu sordular: "Rab İsrail'e 
                                      egemenliğini şimdi mi geri vereceksin?" 
                                      İsa şu cevabı verdi: "Baba'nın kendi 
                                      yetkisiyle belirlemiş olduğu zamanları ve 
                                      tarihleri sizin bilmenize izin yoktur. Ama 
                                      Kutsal Ruh üzerinize inince güç alacaksınız, 
                                      Yeruşalim'de, tüm Yahudiye'de ve Samiriye'de 
                                      ve dünyanın dört bucağında benim tanıklarım 
                                      olacaksınız."
 
 İsrail ile ilgili henüz gerçekleşmemiş peygamberlikler
 
 Amos 9:11-15
 Hoşeya 3:4-5
 Yeşaya 2:1-2 ve 11:9-10
 Yeremya 31:31-34
 Mika 4:1-2
 
 Peygamberliklerin Kilise'den değil de ulus 
                                      olan İsrail'den bahsettiğine dikkatinizi 
                                      çekmek isterim. Pavlus'da Rab'bin İsrail'i 
                                      tekrar kullanacağını İncil'de Romalılar 
                                      11:25-26'da söylüyor.
 
 Geçen dersimizde çizelgemizin ilk bandını 
                                      yani kiliselerle ilgili bölümüne bakarak 
                                      Rab'bin hem o dönemde ki hem de şimdi bizim 
                                      gibi topluluklara vermek istediği mesajlara 
                                      kısaca değindik. Ve ikinci banda bir giriş 
                                      yaptık ve bu banda giriş yaparken artık 
                                      Kilisenin yeryüzünde olmadığını ve Selanikliler 
                                      Mektubu'nda yazıldığı gibi göğe alındığını 
                                      ifade ettik ve bundan sonra Tanrı'nın Kiliseyi 
                                      değil ama yeni bir İsrail'i kullanacağını 
                                      söyledik. Kutsal Kitap'a baktığımızda bunun 
                                      olması gerektiğini görebiliyoruz. Çünkü 
                                      henüz İsrail'le ilgili Kutsal Kitap'da ve 
                                      Tanrı'nın verdiği vaatler arasında gerçekleşmemiş 
                                      birçok peygamberlikler var ve Tanrı sözlerini 
                                      ve vaatlerini gerçekleştiren bir Tanrı olduğu 
                                      için bunları da gerçekleştirecektir, dedik 
                                      ve şimdi ikinci bandımızı çalışmaya devam 
                                      edelim.
 
 Vahiy bölümünün yazılmasında ki amaç neydi? 
                                      Dünya üzerine gelecek son felaketleri anlatmak 
                                      mı? Hayır tarih boyunca imanlılar zaten 
                                      bir çok sıkıntı yaşamış ve hala yaşamaktalar. 
                                      Birçokları imanı uğruna canını bile vermiştir. 
                                      Vahiy bölümü hesap gününü anlatır. Ama kitap 
                                      boyunca en önemli konu asıl zaferimizin 
                                      gökte olduğu gösterilmektedir. 4. ve 5. 
                                      bölümler tarihi bir kenara bırakıp göksel 
                                      tahtı gösteriyor. Yaşanan bunca acılara 
                                      rağmen Taht etrafındaki imanlıların sürekli 
                                      tapınma yaşamına girdiklerini görüyoruz. 
                                      Yuhanna "Gökte açık bir kapı gördüm 
                                      ve ruhun beni yönetimine almasıyla" 
                                      diyerek göklere çağırıldığını söylüyor.
 
 Esinleme bölümüne baktığımızda Yuhanna Ruh'un 
                                      denetiminde göğe çıktığı zaman müthiş görkemli 
                                      bir taht görüyor. Ve bu tahtta oturan yüceler 
                                      yücesi Tanrı'yı görüyor. Hamdolsun Tanrımız 
                                      "Taht"tadır. Güçlü bir Kral olarak 
                                      duruyor. Dünyadaki yönetim sistemlerine 
                                      baktığımızda devlet başkanları, başbakanlar, 
                                      yöneticiler sık sık değişiyor. Tarihe baktığımızda 
                                      da krallıkların sık sık değiştiğini görebilmekteyiz. 
                                      Birisi tahttan iniyor hiç zaman kaybetmeden 
                                      başka birisi geçiyor ve daima farklı kişiler 
                                      yönetiyor. Ama hamdolsun sevinebiliriz çünkü 
                                      göklerin egemenliği yani Tanrı'nın Krallığı 
                                      böyle değildir. O daima güçlü bir Kral olarak 
                                      tahttadır ve sonsuzluklar boyunca orada 
                                      olacaktır. O'nun Krallığı geçici değildir 
                                      sonsuza dek kalıcıdır. Her şeye egemendir 
                                      ve tahtta oturur.
 
 Amerika'ya yapılan saldırı herkes için büyük 
                                      bir sürpriz oldu. Yaşanan şeyler CIA için 
                                      FBI için MİT için sürpriz olabilir ama Tanrı'ya 
                                      sürpriz olmaz. Tanrı'nın bilmediği hiçbir 
                                      şey yoktur. O her şeyi bilir neler olup 
                                      bittiğini ve neler olacağını bilir, geçmişi 
                                      de geleceği de görür, sadece yaşanan olayları 
                                      değil belirli planları değil her şeyi bilir, 
                                      seni de beni de içten bilir.
 
 Vahiy 4:1
 
 İsa'nın öğrencisi Yuhanna buradan uzak olmayan 
                                      Patmos Adası'ndaydı. Kendi ülkesi Filistin'den 
                                      sürgündeydi. Yeni bir kültür, yeni bir halk, 
                                      yeni bir dil... Her şey yeniydi onun için. 
                                      Eve geri dönüş yolu tamamen kapalıydı. Belki 
                                      de hayatı boyunca orada kalacaktı ama sonradan 
                                      Efes'e gittiğini biliyoruz ve bu sürgün 
                                      yerinde geçirecekti bundan sonraki hayatını. 
                                      Ailesini, arkadaşlarını, akrabalarını getirecek 
                                      yol tamamen kapalıydı. Sanki bütün yer kapılarını 
                                      ona kapatmıştı. Ve bundan sonra diyor ki: 
                                      "Bundan sonra gökte açık duran bir 
                                      kapı gördüm." Şükrediyorum yeryüzü 
                                      bizlere kapılarını kapattığı zaman, insanlar 
                                      bizlere kapılarını kapattığı zaman gökyüzünde 
                                      bizim için açık olan bir kapı var.
 
 Eğer hayatında, yeryüzünün kapılarının birçok 
                                      noktada sana kapalı olduğunu hissediyorsan 
                                      bunu hatırlatırım sana, İsa Mesih'in vasıtasıyla 
                                      kapıdan giren herkes için gökteki kapı açık. 
                                      Daha önce duymadığı bir ses olan bu ses 
                                      için "İşittiğim ses." diyor Yuhanna. 
                                      Aynı şekilde bu günde dünyada birçok ses 
                                      var. Bize verilen birçok öğütler var bugün. 
                                      Ama İsa Mesih dedi: "Ben koyunlarımı 
                                      tanırım, koyunlarım da benim sesimi tanırlar." 
                                      Özellikle bu zaman da, bugün de herkesin 
                                      söyleyeceği bir şeyleri var. Fakat duyalım, 
                                      işitmeye çalışalım Tanrı ne diyor? Bu günlerde 
                                      Rab İsa'nın sözü ne diyor? Duymamız gereken 
                                      söz budur. Ve insanların duyması gereken 
                                      söz de budur. O ses ne diyor? "Gel 
                                      diyor yakında olacak şeyleri sana göstereyim."
 
 Bugün dünyada neler oluyorsa olsun unutmayın 
                                      ki Mesih'in Krallığının sonu olmayacak Rab'bimizin 
                                      Krallığı sonsuzluklar boyuncadır ve Rab 
                                      İsa her zaman Oradan yönetecek. Çünkü İsa 
                                      her şeye egemen Rab'dir. İsa Mesih'i tanıyanlar, 
                                      yaşamlarını ona verenler onunla birlikte 
                                      sonsuzluk boyunca egemenlik sürecekler. 
                                      Daha çok yukarıya çıkmamız gerekiyor, Tanrı 
                                      ile daha çok zaman geçirmemiz lazım. İnsanların 
                                      sesini duymaktansa Tanrının sesini duymaya 
                                      ihtiyacımız var. "Gel çık yukarıya" 
                                      ilginç olan şu ki Rab Yuhanna'ya çık buraya 
                                      deyince Yuhanna diyor ki: "Aniden ruhta 
                                      oldum." Eğer Rab senden bir şey isterse 
                                      Kutsal Ruh vasıtasıyla o şeyi yapman için 
                                      sana güçte verecektir. Bu kitap hayatımızı 
                                      Tanrı'ya adayınca Tanrı'nın bizim aracılığımızla 
                                      neler yapacağını gösterir. Bu kitap her, 
                                      "Ya Rab isteğin olsun." dediğimizde 
                                      bize bu gücü sağlayacaktır. Evet Rab seni 
                                      daha çok tanımak istiyorum.
 
 4. ve 5. bölümlerde "Taht" kelimesi 
                                      17 defa geçmektedir. Burası "Göksel 
                                      Tapınak"ın en kutsal yeridir. Öyle 
                                      ki Vahiy, tarihin yönlendirdiği doruğu, 
                                      Eski Antlaşma'da ki tapınağın avlusundan 
                                      en kutsal yere kadar uzanan bir yol olarak 
                                      gösterir.Yani dünya sahnesinden cennete 
                                      kadar uzanmaktadır.
 
 Dünya bize haksızlık edebilir ama gün gelecek 
                                      ki Rab bunların hesabını soracak. Rab bizleri 
                                      hiçbir zaman unutmaz. Bu yüzden göklerde 
                                      görkemli bir tapınma görebiliriz. Bizim 
                                      yaşadığımız değişken olaylara bağlı değildir. 
                                      Üç ana temele bağlıdır ve bu bize günlük 
                                      kişisel tapınmamızın ya da Kilise'nin toplu 
                                      tapınmasının ne gibi temellere bağlı olması 
                                      gerektiğini göstermektedir. Bu üç ana temele 
                                      bakmadan 4. bölümdeki göksel sahneyi biraz 
                                      inceleyelim.
 
 Taht : Tahtın Tanrı'nın olduğunu kolayca 
                                      söyleyebiliriz. Bu tahtın görünüşü nasıl? 
                                      "Tahtta oturanın yeşim ve kırmızı akik 
                                      taşına benzer bir görünüşü vardı." 
                                      Eski Antlaşma'da ki kahinler tapınağın en 
                                      kutsal yerine giderken böyle değerli taşlardan 
                                      oluşan bir göğüslük takarlardı. Bunlar Rab'bin 
                                      kutsallığını, paklığını ve görkemini simgelemekteydi. 
                                      Buradaki taşlardan birisi billur gibi diğeri 
                                      ise kırmızıdır. Bir taraftan Rab'bin kutsallığı 
                                      diğer taraftan da O'nun günah üzerindeki 
                                      gazabı ve yargısı simgelenmektedir.
 
 Taht bir yargı kürsüsüdür. Ama bu tahtın 
                                      etrafında onu çevreleyen bir gökkuşağı var. 
                                      Gökkuşağı Kutsal Kitabımızın başka neresinde 
                                      görebiliyoruz, hatırlıyor musunuz? Nuh tufanında. 
                                      Tanrı tufanla insanları yargıladı ama Nuh 
                                      ve ailesiyle bir antlaşma yaptı. Bir daha 
                                      dünyayı böyle bir tufanla yok etmeyeceğine 
                                      söz verdi ve bu antlaşmaya sadık kalacağına 
                                      dair işaret olarak gökkuşağını gösterdi. 
                                      Burada aslında Rab ne anlatıyor? "Ben 
                                      vaatlerime sadık kalırım." demek istiyor. 
                                      Yönetimi simgeleyen taht etrafında önce 
                                      onun sadakatini görüyoruz.
 
 Tahtın Etrafındaki 24 Ayrı Taht : Bu tahtların 
                                      üzerinde oturan 24 ihtiyar İsrail'in 12 
                                      oymağı ve Kilise'nin temeli olan 12 elçisidir. 
                                      Böylece bütün çağlardan Tanrı halkının temsilcileri 
                                      sürekli tahtın önünde durmaktadırlar. Onlar 
                                      bir şekilde Göksel Tahtın yetkisine paydaştırlar. 
                                      Bu 24 ihtiyar, beyaz giysilerle, Tanrı'nın 
                                      bizlere Mesih göğe alındıktan sonra Kutsal 
                                      Ruh'u aracılığıyla verdiği doğruluk yaşamının 
                                      simgesidir. Bu doğruluğu biz kendimiz bulamayız. 
                                      Mesih'i giyinmekle kazanabiliriz. Galatyalılar 
                                      3:25-28.
 
 Şimşekler, Uğultular ve Gök Gürlemeleri 
                                      : Vahiy kitabı boyunca sık sık karşınıza 
                                      çıkar (8:5, 10:3, 11:19, 16:18) ve bu olaylar 
                                      son fırtınanın yaklaştığını haber verirler. 
                                      Ve bunlar tahttan çıkıyorlar. Hatırlarsanız 
                                      Vahiyde video bandı başa sarılıp olaylar 
                                      farklı açılardan birkaç defa gösterilir 
                                      demiştik. Ama her seferinde bakış açısı 
                                      değişir, derinlik artar ve olaylar daha 
                                      büyük şiddet kazanır. Tıpkı doğum sancılarında 
                                      olduğu gibi giderek sıklaşır ve acısı artar. 
                                      Zaten bunu İsa Mesih'in kendisi de öğrencilerine 
                                      söylemişti. Matta 24:3-8. Savaşlar, afetler, 
                                      salgın hastalıklar, depremler sıklaşır ve 
                                      şiddet kazanır. İşte bu şimşekler, uğultular 
                                      ve gök gürlemeleri video bandının tekrar 
                                      başa sarıldığını gösterir.
 
 Cam Deniz : Buradaki cam denizinin 
                                      vahiy 15:2'ye baktığınızda zafer kazanan 
                                      imanlılar olduğunu görüyoruz. Özellikle 
                                      bu müjde uğruna ölüp zafer kazananları simgeliyor. 
                                      Doğan güneşin bütün görkemini yansıtan deniz 
                                      gibi taht üzerindekinin görkemini yansıtanlarda 
                                      öyledir. Çünkü Mesih imanlıları, geçirdikleri 
                                      durumlar her ne olursa olsun, yaşayışlarında 
                                      ayna gibi Tanrı'nın görkemini yansıtmaya 
                                      çağırıldılar.
 
 Yaratıklar : Tahtın önünde, Daniel 
                                      peygamberinde görümünde olduğu gibi burada 
                                      da değişik hayvanlara benzeyen yaratıklar 
                                      görüyoruz. Bu benzetmelerin hepsinin bir 
                                      anlamı vardır. Aslan, yetkiyi; dana, gücü; 
                                      kartal, yüceliği; insan yüzü ise aklı simgeliyor. 
                                      Ve bu yaratıkların keruvlar olduğunu söylüyor
 
 Ruhsal dünyada melekler arasında bir rütbe, 
                                      bir farklılık olduğunu daha önce söylemiştik 
                                      ve hepsinin farklı hizmetleri olduğunu da 
                                      dile getirmiştik. İşte bu keruvlar tahtın 
                                      ve yasanın bekçiliğini, serraflar Rab'bin 
                                      görkemi ve kutsallığının bekçiliğini yaparken 
                                      diğer melekler ise hem bize hem de bütün 
                                      yaratılışa hizmet etmek için görevli melekler 
                                      oluyor. Tabi ki bütün bu melekleri yönlendirmek 
                                      ve yönetmek için ise baş melekler var. Bunlardan 
                                      sadece iki tanesini Kutsal Kitap bize söylüyor. 
                                      Birisi Mikail diğeri ise İsrail'in meleği. 
                                      Ve bütün Kutsal Kitaba baktığımızda bir 
                                      de Cebrail meleğinin ismini görüyoruz. Başka 
                                      bir melek ismini görmüyoruz. Neden görmüyoruz? 
                                      Çünkü Tanrı ilgimizi meleklere değil, kendisine 
                                      çekmemizi istiyor.
 
 Ama çevremizde o kadar insan var ki ilgisini 
                                      bu alana yönlendirmiş, hep yeni yeni şeyler 
                                      ortaya çıkartarak insanları yoldan saptırıp 
                                      ayartıyorlar. Ayrıca çevremizdeki inançlara 
                                      da baktığımızda farklı farklı melek isimleri 
                                      görmekte mümkün oluyor. İslam inancında 
                                      Azrail, İsrafil, Münkar ve Nakir adlı meleklerden 
                                      bahsederken Mormonlar ise Moroni meleğinden 
                                      bahsediyorlar. Ama bunlar bizim Kutsal Kitabımızla 
                                      hiç uyuşmayan öğretişler ve melek isimleridir. 
                                      İnsanlar bu yeni çağda reenkarnasyona doğru 
                                      yönelirken yeni yenide melek isimleri ortaya 
                                      çıkarıyorlar ( vurail meleği örneği ).
 
 Konumuz değil ama yinede kısaca bahsetmek 
                                      istiyorum, bizler ruhsal alemi bilmediğimiz 
                                      için bazen yanlış düşüncelere kapılıyoruz 
                                      ve ruhsal yaratıkları aşırı yüceltiyoruz 
                                      ve onları yanlış tanıyoruz. Ama şunu bilmeliyiz 
                                      ki onların yetkileri sınırlıdır yetkilerinin 
                                      dışına çıkamazlar; çıktıkları zaman aynı 
                                      Lusifer gibi ve diğer düşmüş melekler gibi 
                                      düşerek cezalandırılırlar. Melekler geleceği 
                                      bilmez, hatta biz bir şey söylemedikçe veya 
                                      dudaklarımızı kıpırdatmadıkça onlar bizim 
                                      ne düşündüğümüzü anlayamazlar bile.
 
 Vahiy bölümüne baktığımızda canavarlarla 
                                      karşılaşıyoruz bunlar kötülüğü yani şeytanı 
                                      ve düşmüş melekleri temsil ediyor ve bu 
                                      canavarlarla Tanrının melekleri daima savaş 
                                      halindeler. Nasıl savaşırlar? Tahtın etrafında 
                                      tapınarak Rab'bin görkemini korur ve karanlığın 
                                      güçlerine karşı zafer kazanırlar. Rab'bin 
                                      sadakatine tanıklık ederler ve onun halkına 
                                      hizmet edip onları korurlar. Tanrının yasalarını 
                                      bildirip kararlarını da uygularlar. Dualara 
                                      verilen cevapları imanlılara ulaştırırlar 
                                      ve onları güçlendirirler. En önemlisi ise 
                                      Rab'be tapınırlar.
 
 Vahiy 4:8-11 bütün yaratıklar Rab'bin önünde 
                                      ona tapınıyorlar. Göklerdeki tapınma üç 
                                      temele dayanıyor. 4. bölümün son ayetlerinde 
                                      ilk ikisini görebiliyoruz. 5. bölümde ise 
                                      üçüncüsünü görebiliyoruz ve bu bizim yeryüzündeki 
                                      tapınmalarımızda göksel tapınmanın bir yansıması 
                                      olmalıdır. İbadetlerimiz, tapınmalarımız 
                                      göksel aslına ne kadar benziyor? Bizim tapınmalarımız 
                                      da bu üç ana temele dayanmalıdır. Nedir 
                                      bu temeller?
 
 1. Kutsal Kutsal Kutsaldır : Sözleri 
                                      ile başlayan tapınmaya "Var olmuş, 
                                      var olan ve var olacak olan gücü her şeye 
                                      yeten Rab Tanrı" sözleri ekleniliyor. 
                                      Rab'be her şeyden önce niçin tapınmalıyız? 
                                      O'nun kutsallığı ve varlığı için yani karakterleri 
                                      ve yetkileri için. O kutsal ve güçlüdür, 
                                      bunun için ona tapınmalıyız. O adildir, 
                                      sevgidir, merhametlidir aynı zamanda da 
                                      öç alandır. Ne yazık ki bazen biz imanlıların 
                                      tapınışı çoğu zaman şu bereket için sana 
                                      teşekkür ederim sözlerine indirgenir. Halbuki 
                                      Tanrı'nın özü, varlığı, nitelikleri, güvenilirliği 
                                      ve tüm erdemleri için tapınmamız gerekir.
 
 Bu göksel tapınmaya baktığımız zaman kutsalların 
                                      ve ihtiyarların tapınmada taçlarını çıkararak 
                                      Tanrı'nın önüne attıkları görüyoruz. Taçlar 
                                      imanlıların aldıkları ödülleri ve yetkileri 
                                      simgeler. Sahip olduğumuz her şeyi Tanrı'dan 
                                      aldık. Bu yüzden ondan hiçbir şey almamış, 
                                      kendimiz kazanmışız gibi övünemeyiz. Ödüllerin 
                                      en büyüğü ve yetkilerin en güçlüsü bunların 
                                      hepsini Rab'be geri vermektir. Bunları tahtın 
                                      önüne sermektir. "Rab bunları ben değil 
                                      sen yaptın, hepsi senin gücünle oldu, bu 
                                      yüzden bu taçlara ben değil sen layıksın, 
                                      çünkü kazanan sensin demeliyiz." Bundan 
                                      daha büyük bir mutluluk ne olabilir ki? 
                                      Her şeyi Rab yapar, O'nun gücü yapar. Bu 
                                      yüzden O'na alçakgönüllülükle tapınmamız 
                                      gereklidir. İşte tapınmanın alçakgönüllülükle 
                                      sunulan gerçek kimliği budur. Çünkü Rab 
                                      içimizde, aramızda ve üzerimizde güçlü olur.
 
 2. Tapınmamızın İkinci Temeli : "Rab'bimiz 
                                      ve Tanrımız, yüceliği, saygıyı ve gücü almaya 
                                      layıksın." Rab bu övgüleri kimsenin 
                                      ağzından zorla alamaz. Gönüllü övgülerimizle 
                                      O'nun haklarını tanımamızı bekler. Nitekim 
                                      kendisi buna layıktır. Gerçekten de bu nitelikleri 
                                      hak eder çünkü hiç kimse, hiçbir şey kendisinden 
                                      üstün değildir. Övgülerimiz, bereketleri 
                                      karşısında Rab'bin bizden beklediği tek 
                                      karşılıktır.
 
 24 ihtiyar ne diyor; çünkü her şeyi sen 
                                      yarattın hepsi senin isteğinle yaratılıp 
                                      var oldu diyorlar. Yani Rab'bi, yarattıkları 
                                      ve yaptıkları için överiz. Dünyayı ve bizleri 
                                      yarattı. O'nun bir tasarısı bir planı var. 
                                      Bunun için de ona övgüler sunarız.
 
 Sonuç olarak tapınmamızın iki temel odağını 
                                      gördük:
 
 1. Rab'bi O'nun karakterleri ve yetkilerinden 
                                      ötürü;
 2. Yaratıcılığı ve sonsuz tasarısından 
                                      dolayı övmek.
 
 Tapınmamızın üçüncü bir temeli daha var 
                                      ki bunu 5. bölümde göreceğiz.
 
 Geçen dersimizde Vahiy 4. bölüme baktık. 
                                      Yuhanna'nın yeryüzündeki sahneden alınarak 
                                      gökyüzünde tanık olduğu olayları biraz inceleyerek 
                                      bazı simgeleri açıklamaya çalıştık. Geçen 
                                      dersimizin en önemli konusunun "Taht" 
                                      olduğunu gördük ve tahtta "Kuzu"nun, 
                                      yani Tanrımız İsa Mesih'in oturduğunu ve 
                                      herkesin O'na tapınarak yücelik sunduğunu 
                                      gördük. Önemli olarak Tanrı'ya olan tapınmalarımızın 
                                      üç ana temele dayandığından bahsettik. Bunlardan 
                                      birincisi, kutsallığı ve karakterlerinden 
                                      dolayı dedik, göklerde bütün varlıkların 
                                      Tanrı'yı bu şekilde övdüğünü söyledik ama 
                                      bir şey daha eklemek istiyorum bu göksel 
                                      tapınmaya baktığımız zaman kutsalların ve 
                                      ihtiyarların tapınmada taçlarını çıkararak 
                                      Tanrı'nın önüne attıkları görüyoruz. Taçlar 
                                      imanlıların aldıkları ödülleri ve yetkileri 
                                      simgeler. Sahip olduğumuz her şeyi Tanrı'dan 
                                      aldık. Bu yüzden O'ndan hiçbir şey almamış 
                                      gibi övünemeyiz. Ödüllerin en büyüğü ve 
                                      yetkilerin en güçlüsü bunların hepsini Rab'be 
                                      geri vermektir. Bunları tahtın önüne sermektir. 
                                      "Rab bunları ben değil sen yaptın, 
                                      hepsi senin gücünle oldu. Bu yüzden bu taçlara 
                                      ben değil sen layıksın, çünkü kazanan sensin." 
                                      demeliyiz. Bundan daha büyük bir mutluluk 
                                      ne olabilir ki? İşte tapınmanın alçakgönüllülükle 
                                      sunulanı ve gerçek tapınmanın kimliği budur. 
                                      Her şeyi Rab yapar, O'nun gücü yapar. Bu 
                                      yüzden O'na alçakgönüllülükle tapınmamız 
                                      gereklidir. Böylece Rab içimizde, aramızda 
                                      ve üzerimizde güçlü olur. İkincisi, tapınmamızın 
                                      yaratılışın işlerinden dolayı olduğunu dile 
                                      getirdik. Bugün Vahiy 5. bölümde de Rab'be 
                                      tapınmamızın üçüncü nedenini göreceğiz.
 
 Vahiy 5. bölüme baktığımızda bütün ilgi 
                                      tahtta oturanın sağ elindeki "Tomar"ın 
                                      üzerine odaklanır. Tomar, Tanrı'nın sağ 
                                      elindedir. Tanrı'nın sağ eli gücünün ve 
                                      yetkisinin simgesidir. 6. bölümde mühürlerin 
                                      açılışına tanık olacağız. Mühürler açılınca 
                                      tarihi belirleyen bazı olayların cereyan 
                                      ettiğini görüyoruz. Buna göre iki tarafı 
                                      da yazılmış ve 7 mühürle mühürlenmiş tomar 
                                      neyi simgeliyor?
 
 Mühürlere niçin kullanılır? Bir yere, bir 
                                      mala, bir mektuba mühür vurulduğu zaman 
                                      yetkili kişiden ve makamdan başkası onu 
                                      açamaz. Mühür söz konusu malın ve belgenin 
                                      mührün sahibine ait olduğunu vurgular. Eski 
                                      zamanlarda kral bir fermana mühür bastığında 
                                      fermanın kimse tarafından değiştirilmemesi, 
                                      mutlaka emrin yerine gelmesi şarttır. Burada 
                                      ki mühürü Tanrı'dan başkası açamaz.
 
 Burada ve özellikle 6. bölümde göreceğimiz 
                                      gibi Tanrı, mühürler simgesi ile karşımıza 
                                      tarihin sahibi olarak çıkmaktadır. Yuhanna'nın 
                                      burada bahsettiği tomarlar Yaşam Kitabı'nı 
                                      simgeliyor. Tomarın açılması, boğazlanmış 
                                      kuzunun ölümü ve dirilişine bağladır. İsa'nın 
                                      ölümü iki yönden bir etki yaratır. İman 
                                      edenleri kurtarır, iman etmeyenleri ve reddedenleri 
                                      de Mesih'in ölümünden suçlu bulup yargılar.
 
 Çizelgemize baktığımızda kuzu yani İsa Mesih'in 
                                      ölümü ve dirilişinin ardından ne oluyor? 
                                      Mühürler açılmaya başlıyor ve tarihte ki 
                                      olaylar gerçekleşiyor. Çizelgemizin de gösterdiği 
                                      gibi 7 yıllık sıkıntı dönemine girer girmez 
                                      yani Kilise göğe alındığında 5. mühürün 
                                      açıldığını görüyoruz.
 
 Bütün yaratışta tomarı açıp içine bakabilecek 
                                      kimse yoktu. Çünkü buna layık olmak gerekmektedir. 
                                      Ama ne gökte yani melekler arasında ne de 
                                      yeryüzünde insanlar arasında ne de yeraltında 
                                      ölüler arasında buna layık kimse yoktur. 
                                      Yaratılanlar arasında bunu yapabilen birinin 
                                      olması için Tanrı kadar kutsal olması gerekirdi. 
                                      Kutsal Kitap diyor ki: "Doğru olan 
                                      kimse yok, bir kişi bile yoktur. İyilik 
                                      eden de yok, bir kişi bile yoktur." 
                                      (Romalılar 3:10-12)
 
 Bunu anladığımızda insanların kendi çabalarıyla, 
                                      kendi gayretleriyle, dini etkinlikleriyle 
                                      veya iyi işlerle yani sevaplarıyla cenneti 
                                      hak edebileceklerini düşünmeleri ne kadar 
                                      garip kaçıyor, değil mi? "Çünkü başka 
                                      hiç kimse de kurtuluş yoktur. Bu göğün altında, 
                                      insanlara bağışlanmış bizi kurtarabilecek 
                                      başka hiçbir ad yoktur." (Elçilerin 
                                      İşleri 4:12). Hiç kimsenin Tanrı katında 
                                      dini gereklerini yerine getirerek aklanamayacağını 
                                      başka hiçbir ifade Vahiy'in şu sözü kadar 
                                      net bir dille ortaya koymamıştır. Vahiy 
                                      5:3-4.
 
 İlkin Yuhanna'ya baktığımızda tomarları 
                                      açmaya layık biri ortaya çıkmayınca Yuhanna 
                                      ağladığını söylüyor ama daha sonra Kuzu'nun 
                                      layık olduğunu görüyoruz. Kuzunun tomarı 
                                      açıp içine bakabilmesi son derece önemli 
                                      bir mesaj vermektedir. Mesih İsa'nın çarmıhta 
                                      ölmesi insanlara sunulan bir alternatif 
                                      yol değildir, tek yoldur. Kan dökülmeksizin 
                                      günah için bağışlanma olmaz ve bu kan kutsal 
                                      birinden olmadan bütün insanlar için evrensel 
                                      bir kurtuluş asla söz konusu olamaz.
 
 İsa çarmıhta ölmesiydi kurtuluş, Tanrısal 
                                      plan, sonsuz yaşam, cennet diye bir şey 
                                      olmayacaktı ve tarih diye de bir şey olmayacaktı. 
                                      İlk günahın işlendiği anda Tanrı'nın adil 
                                      yargısıyla Evrende ve Dünyada bütün yaşayanlar 
                                      yok olacaktı. Böyle bir düşünce karşısında 
                                      kim ağlamaz. Ne var ki Kuzu, dünyanın kuruluşundan 
                                      beri galip gelmiştir. Boğazlanmış kuzu tarihe 
                                      varlık veren anahtardır. Kuzu boğazlandığı 
                                      için tarih vardır. Bir sayfanın ortadan 
                                      ikiye katlanması gibi İsa'dan önce ve İsa'dan 
                                      sonra diye tarih çarmıhta ikiye bölünüyor.Daha 
                                      önce tapınmamızın iki temeli olduğunu söylemiştik 
                                      şimdi üçüncü temele geldik.
 
 3. Tapınmamızın Üçüncü Temeli : Üçüncü 
                                      temel, Vahiy 5:10 ayetine baktığımızda Kuzu'nun 
                                      kazandığı zaferden dolayı yani Tanrı'nın 
                                      sağladığı kurtarış yüzünden O'nu övmeliyiz. 
                                      Biz sonsuzluklar boyunca bütün melekler 
                                      ve kutsal varlıklarla birlikte gece gündüz 
                                      Tanrı'ya ve Kuzu'ya bu sağladığı kurtuluş 
                                      için tapınacağız. Halimiz orada yani cennette 
                                      mükemmelken bile kurtuluş için şükretmeye 
                                      ihtiyacımız varsa bu dünyada ne kadar daha 
                                      çok şükretmeliyiz. Şükretmek dünyada kaldığımız 
                                      sürece bütün dertlerimize ilaç, bütün ihtiyaçlarımıza 
                                      kaynak ve bütün ruhsal yaşamımıza güç katacaktır.
 
 
 6. BÖLÜM :
 6. bölüme baktığımızda artık mühürler açılıyor. 
                                      Vahiy'in dramatik bölümü burada başlıyor. 
                                      Mühürlerden ilk dördü dünya tarihinde yer 
                                      alan doğal olayları anlatır, son üçü son 
                                      günler ile ilgili bazı alametleri ve yargıları 
                                      sahneye getirir. İlk dördünde olaylar yeryüzünde 
                                      geçer, son üçünde ise göklerde geçer.
 
 İlk dört mühür açılınca değişik renklerde 
                                      atlara binmiş dört atlı çıkıyor. Atlar tarihte 
                                      etkin birer dünyasal gücü simgelemektedir. 
                                      Her dünyasal gücün arkasında duran kötülüğün 
                                      ruhsal güçleri onu etkisi altına almaya 
                                      çalışır. Bunu anlatan ayetlere derinlemesine 
                                      baktığımızda bütün bu ruhsal güçleri denetleyen 
                                      güç keruvlar aracılığıyla Kuzu'nu kendisidir. 
                                      Böylece bir kes daha kötülüğün orduları 
                                      olsun dünyasal iktidarlar olsun yönetimleri 
                                      denetleyen ve onlar karşılık veren birer 
                                      Tanrı yetkilisi olduğunu görüyoruz.
 
 
 Vahiy 6: 1-8 ayetleri arasında dört tane 
                                      at görüyoruz:
 
 Birinci At : Yeryüzündeki imparatorluk, 
                                      krallık ve egemenlikleri simgeliyor. Geçen 
                                      dersimizde yeryüzündeki krallıkların geçici 
                                      olduğunu söylemiştik. Biri kuruluyor biri 
                                      yıkılıyor. Zaten tarihe baktığımızda bunu 
                                      bir çok örneklerini görebiliyoruz. Babil 
                                      İmparatorluğu vardı, Farslar gelip onu yendi. 
                                      Daha sonra Roma bunları ele geçirdi. Ondan 
                                      sonra Hunlar, Bizanslılar, Osmanlılar, İngilizler 
                                      hep aynı çizgiyi izlediler. Bir imparatorluk 
                                      kurdular sonunda başka biri tarafında alt 
                                      edildiler. Çünkü bu imparatorluklar neyin 
                                      gücüyle ayakta duruyorlar, güzelliğin, sevginin 
                                      ve adaletiyle mi ayakta duruyorlar? Hayır, 
                                      silahla, kılıçla ayakta duruyorlar. Zaten 
                                      bu yüzden yıkılıyorlar. Çünkü İsa, Matta 
                                      26:52'de şöyle diyor: "Kılıç çekenlerin 
                                      hepsi kılıçla ölecek." O zaman Mesih'in 
                                      yeryüzünde kurmak istediği egemenlik nasıl 
                                      olacaktır? Yeşaya 2:4-5. Bu yüzden Yahudiler 
                                      Mesih'i anlamadılar. Onlar dünyasal bir 
                                      krallık beklediler ve bu yüzden kabul etmediler.
 
 İkinci At : İkinci atın rengi kızıl 
                                      renktir yani savaş rengi. "Barışı kaldırma 
                                      yetkisi ona verildi." diyor ayet. Her 
                                      ne kadar bu savaşlarda imanlılar acı çekse 
                                      de ne var ki bu bile Tanrı'nın tasarısı 
                                      dahilindedir. Kızıl atlının yetkisi kendisinden 
                                      gelmiyor, kendisi de elinde tutamıyor. Yetkisi, 
                                      Platus'a "Sana gökten verilmemiş olsaydı, 
                                      hiçbir yetkin olmazdı." diyen aynı 
                                      kişiden geliyor (Yuhanna 19:11) yani İsa 
                                      Mesih'ten.
 
 Üçüncü At : Bütün bu yaşanan savaşlar 
                                      ve olayların sonunda ortaya çıkan kıtlık 
                                      ve açlığı simgeliyor.
 
 Dördüncü At : Dördüncü at ölümün 
                                      renginde olup ilk üçünün özeti ve toplamıdır. 
                                      Bütün bu savaşlara ve kıtlıklara bir de 
                                      veba, AIDS, ebola gibi hastalıklarda ekleniyor 
                                      ve bunlar Tanrı'nın yargısıdır. İsa bu yargıyı 
                                      anlatırken neler söyledi? Matta 24.7-8. 
                                      Vahiy kitabı'nda doğum sancılarından sürekli 
                                      bahsediyor. Daha önce söylediğimiz gibi 
                                      bu doğum sancılarının özelliği neydi? Sancı 
                                      devamlı sürmeyen bir ağrıdır. Aralıklarla 
                                      gelir, zaman geçtikçe sıklaşır, yoğunlaşarak 
                                      artar. Hem daha kısa aralıklarla hem de 
                                      daha şiddetli bir acıyla gelir korkulacak 
                                      derecede.
 
 Baktığımızda tarihe dünya kendi kendini 
                                      yönetirken her şey daha iyiye gideceğine 
                                      daha kötüye gidiyor. Örnek: 17.yy.da, Orta 
                                      Avrupa'nın yüzyıllık savaşında toplam 1.000.000 
                                      insan ölmüştür, Hiroşima ve Nagazaki'de 
                                      bir günde 45.000'e yakın insan öldü.
 
 Tanrı'nın kontrolünde gelişen bütün bu savaşlar 
                                      ve egemenlikler ve sıkıntılar içersinde 
                                      tarih boyunca imanlıların durumu nasıldı? 
                                      Buna 5.mühür açıldığında cevap buluyoruz. 
                                      Vahiy 6:9-11. 5. mühür açıldığında inançları 
                                      uğruna ölen imanlıları görüyoruz. Bunlar 
                                      sunağın altındadırlar. Eski Ahitteki kurban 
                                      sisteminde kan sunağın ayağına dökülürdü 
                                      (Levililer 4:7). Böylece bunların bir kurban 
                                      niteliğinde olduklarını görebiliyoruz. Bunlara 
                                      birer beyaz kaftan veriliyor; kaftan, İsa'nın 
                                      kutsallığı ve doğruluğudur. Bu kutsallar 
                                      Tanrı'ya dua ederek "Ne zaman dökülen 
                                      kanın intikamını alıp, adaleti sağlayacaksın." 
                                      diyorlar. Onlarda biliyorlar ki her şey 
                                      Tanrı'nın elinde.
 
 Altıncı Mühür : Böylece 6. mühüre 
                                      geldik. İlk dört mühür tarihi anlattı; 5. 
                                      mühür, bizi ölmüş olup Tanrı'nın adil yargısını 
                                      bekleyen imanlılara götürdü. Şimdiyse 6. 
                                      mühür de gelecek olan olaylar anlatılmaya 
                                      başlıyor. Çizelgede de gördüğümüz gibi 6. 
                                      mühür büyük sıkıntı dönemine açılış yapıyor 
                                      ve imanlıların cennette teselli edilecekleri 
                                      sona kadar uzanıyor. Böylece ilk dört mühür 
                                      günümüz dahil şimdiki çağı anlatıyor. 5.'de 
                                      bir an için tarih sahnesinden çekiliriz, 
                                      6.'da ise son günler başlar. Son günler 
                                      nasıl olacak? Bunu Yoel peygamber net bir 
                                      görüntü ile çiziyor. Yoel 2:28-32. Yoel: 
                                      "Kızlarınız, oğullarınız..." derken 
                                      kime sesleniyor? İsrailoğullarına. Bu ayetler 
                                      yeni İsrail'i gündeme getiriyor. Tanrı, 
                                      İsrail üzerine ruhunu yeniden dökecek, ondan 
                                      sonra bu göksel belirtiler meydana gelecek.
 
 Dünya üzerine evrensel bir yargı geliyor. 
                                      Daha önceleri Nuh'un günlerinde de bu böyle 
                                      olmuştu. Ama şimdi gökler eriyip yok olacak. 
                                      2.Petrus 3:10-13. Dünyayı ve insan tarihini 
                                      bekleyen son budur. Öyle ki Tanrı Adaleti'nin 
                                      barınacağı yeni gökler ve yeni yeryüzü yaratılsın.
 
 Dünya şiddetini imanlılara gösterirse dünyanın 
                                      Kuzu'dan göreceği gazap hiç de aşağı kalmaz 
                                      bu yüzden ümitsizliğe kapılmayalım. Biz 
                                      kendimiz hiçbir durumda öç almayalım. Dünya, 
                                      imanlıları hep ezmiştir. İmanlılar, mağaralarda 
                                      ve dağların kayaları arasında çok kes saklanmıştır, 
                                      Kapadokya buna iyi bir tanıktır. Şimdiyse 
                                      dünya büyüklerinin mağara ve dağların kayaları 
                                      arasında saklanacakları gün yaklaştı. Şimdi 
                                      dünyanın güçleri ezilecek ve dünya, imanlıların 
                                      aslında Tanrı'nın gücü olduklarını anlayacak. 
                                      Çünkü onlar dualarıyla dünyanın yargısını 
                                      belirliyorlar.
 
 
 7. BÖLÜM :
 7.bölüme baktığımızda 7.mühür açılmadan 
                                      önce birkaç konu işleniyor, İsrail'den 144.000 
                                      kişinin mühürlenmesi ve göklerde tapınan 
                                      sayısız kalabalık. Vahiy 7. bölüm 1:8'e 
                                      kadar anlatılan ayetlere kadar anlatılan 
                                      144.000 kişi daha öncede söylediğimiz gibi 
                                      7 yıllık büyük sıkıntı dönemi içersinde 
                                      Rab'bin müjdesini dünyanın dört bir yanına 
                                      duyurmak için görevlendirilmiş kişilerdir. 
                                      Bunların mühürlendiğini görüyoruz. Mühür, 
                                      Kutsal Ruh'tur.
 
 Yuhanna 144.000'yi gördükten sonra ve onların 
                                      ne yaptıklarını anlattıktan sonra ne görüyor? 
                                      Vahiy 7:9-12. Birden 9.ayette sahne değişiyor 
                                      ve tahttın önünde Tanrı'ya tapınan imanlıları 
                                      ve melekleri anlatıyor ve hepsi Tanrı'ya 
                                      tapınıyorlar. Yuhanna dikkatimizi burada 
                                      başka önemli bir şeye daha çekiyor. Kimsenin 
                                      sayamayacağı kadar büyük bir topluluğun 
                                      Tanrı'ya tapındığını söylüyor. Burada cennetin 
                                      çok kalabalık olduğunu görüyoruz. Bazı inançlara 
                                      göre cehennem insanlarla dolsun diye yaratılmıştır. 
                                      Bizim inancımız da ise tam tersi… Cennet 
                                      insanlarla dolsun diye yaratılmıştır. Cehennem 
                                      bir kere insan için değil Şeytan ve yardakçıları 
                                      için düzenlenmiştir. Ama onun peşinden gidenler 
                                      İblis ile aynı sonu paylaşacaklardır. Ama 
                                      Vahiy'in buradaki haberi bambaşkadır. Burada 
                                      inanılmaz bir güzel haber görüyoruz, kurtulanların 
                                      sayısı kimsenin saymayacağı kadar büyüktür.
 
 Tarihte açılan her yeni aşama için göksel 
                                      sahnede yapılan hazırlıklar veya verilen 
                                      tepkiler nedir? Tapınma, tapınma, tapınma! 
                                      Bizler de Vahiy'in vermek istediği bu ders 
                                      doğrultusunda her durumda ve her koşulda 
                                      tapınmayı öğreniyoruz.
 
 Rab'bin yanına gittiğimizde en heyecanlı 
                                      görevimiz, uğraşımız ve eğlencemiz O'na 
                                      tapınmak olacaktır. Ve şimdiden burada topluluk 
                                      olarak bunun tadını almaya başlıyoruz. Bu 
                                      yüzden kilseler olarak tapınıyoruz ve Rab'bi 
                                      yüceltiyoruz.
 
 
 7 BOROZAN ( 3.BANT 8 VE 11. BÖLÜMLER 
                                      )
 
 GİRİŞ :
 En son yaptığımız Vahiy dersimizde çizelgemizde 
                                      bulunan ikinci bandımızı bitirmiştik. Bu 
                                      ikinci bantta kısaca neler gördüğümüzün 
                                      bir özetini yapmak istiyorum. İkinci bandımız 
                                      Vahiy kitabındaki 4.ve 7. bölümler arasında 
                                      geçen mühürlerden bahsediyor demiştik. Hatırlarsanız 
                                      bu mühürlerin hepsi bize bazı olayları simgesel 
                                      olarak gösteriyordu. Şemada da gördüğümüz 
                                      gibi mühürler İsa Mesih'in çarmıha gerilmesiyle 
                                      açılmaya başladı.
 
 Şimdiye kadar kaç tane mühür açıldı tam 
                                      olarak bilinmiyor ama bildiğimiz bir şey 
                                      varsa oda İsa Mesih'in gelip Kiliseyi yani 
                                      kendine ait olanları göğe alacağı döneme 
                                      kadar geçen zaman içerisinde beş tane mühür 
                                      açılmış olacak. Bu mühürlerin her biri bir 
                                      şeyi simgeliyor dedik. 1.mühür, Fatihleri; 
                                      2.mühür, savaşları; 3.mühür, kıtlıkları; 
                                      4.mühür, ölümü ve 5.mühürde, şehitlerin 
                                      zaferini yani İsa'nın Kiliseyi yanına almasını 
                                      simgeliyor dedik. 6.mühür ise yani henüz 
                                      açılmamış olan mühür yedi yıllık büyük sıkıntı 
                                      dönemine geçişi gösteriyor. Bu dönem içerisinde 
                                      Kilise'nin Rab'bin yanında olduğunu, yeryüzünde 
                                      ise 144 bin kişinin Rab'bin müjdesini duyurmak 
                                      için görevlendirildiğini söyledik ve orada 
                                      noktayı koymuştuk ve bu dersimizde kaldığımız 
                                      yerden devam edeceğiz ve üçüncü bandımıza 
                                      giriş yapacağız. Üçüncü bandımız Vahiy 8 
                                      ve 11. bölümler arasında geçen olayları 
                                      bize anlatıyor. Nedir bu olaylar ? Şimdi 
                                      bunlara bir bakalım.
 
 Şemada da gördüğümüz gibi yedinci mühür 
                                      henüz açılmamıştı. Daha önceki bant İsa'nın 
                                      ölümüyle birinci mühürün açılışı ile başlıyor 
                                      ve sıkıntı dönemindeki altıncı mühürle sona 
                                      eriyor. Bu banda baktığımızda Yuhanna, anlatımı 
                                      yeniden topluyor yani video bandımız başa 
                                      sarılıyor ve yedinci mühürün açılışı ile 
                                      birlikte sırayla çaldığını görüyoruz.
 
 Mühürler bizi biraz tarih içinde, birazda 
                                      büyük sıkıntı dönemi içerisinde gezdirse 
                                      de borazanlar tamamen son günlere ait olayları 
                                      sahneye koyar. Böylece mühürler doğumun 
                                      ilk sancısı oluyorsa borazanlar da doğumun 
                                      gelişini çabuklaştıran son sancılardır. 
                                      Önümüzdeki bölümlerde de göreceğimiz gibi 
                                      borazanlar afetlerle geliyor ve bize Tanrı'nın 
                                      yargı belalarını anlatıyor. Bu kısımda göksel 
                                      uyarılar başlığı altında çalınan borazanlara 
                                      tanık olurken 8 ve 9. bölümlerde dünyayı 
                                      sarsan felaketleri, 10 ve 11. bölümlerde 
                                      de dünyayı uyaran iki peygamberi göreceğiz.
 
 DEVAMI 
                                      İÇİN TIKLAYINIZ
 |